2 evetle uğurluyoruz.

5m migrosun içinde kasaların olduğu yerde bir kuyumcu bulunuyor.

bulunduğun il, bildiğin programlar, sosyal çevren ve fiziksel halin bile etkili bu sorunun cevabına. Ama başlangıçta maaşı sözde patronlarının ayarlamasına izin verirde üstüne bir de diplomanı kullandırırsan kolay iş bulursun. Ama prensiplerin varsa da torpil şart malesef.

İyi bir inşaat mühendisi olmak istiyorum diyorsan üzerine ayrıntılı konuşuruz ama nasıl hızlı ve kolay iş bulurum diyorsan da torpil dışında yapı denetimler ve gayrimenkul değerleme firmaları ölü maaşa hızlı personel akışı gerçekleştirirler.

satış mühendisliği yapar.

Meslekte iş referansla yürür genelde ne yazık ki network'ün geniş olacak dolayısıyla part one tanıdık. Onun dışında ülkenin projeci yetiştiren okullarından mezunsan dizayn ofisler sürekli yetiştirilecek adam ararlar. Yok saha personeli yetiştiren okullarından mezunsan ne yazık ki başlangıç için tanıdık en rahatı onun dışında elbetteki hayat ve geçinme dertleri sebebiyle para önemli oluyor ama senin için çok önemli değilse olabildiğince firmaya mail at "ben sıfır bir adamım özgeçmişim bu yetişmek istiyorum diye". Elbet dönen olacaktır maaş tatmin etmeyebilir başta, ama sonuçta amacın bir sonraki işinde istediğin mertebelerde maaş almak olmalı. Meslek çok dalı budağı imkanı olan bir meslek herkes ekmeğini kazanır.

Kızılay'da markaların kendi mağazaları var. onun dışında tunalı, demetevler, etimesgut, gölbaşı gibi nazaran kendi merkezi caddelerini oluştumuş yerlerde de tuhafiye mi diyorlar artık ne diyorlarsa bu tür mağazalar da var.

avm dışı şartsa,

ayakkabıyı tunalı erol kundura'dan, kıyafeti kızılay ykm'den alabilirsin. hatta izmir caddesinde terzi bulup takım elbiseni kendin diktirebilirsin.

bu bir şans. doktorlara inanma.

Bu bende de genelde olur. Genelde koku yüzünden olur bunlar.

uykusuzluk yapar... patlayan kafa sendromuna da bak.

Hastalık olabilir. Nörolojiye git.

(Cevaplara bakınca trolsün gibi.. )

sen de yap. bi' nevi fizibilite gibi düşün. 3 aşşağı 5 yukarı pazarda ki değerini işaretlerken maslowun ihtiyaç piramidinde zirve yapıyorlar. cazibe merkezi olmak bütün zavallıların hoşuna gider.

bazen gaza gelip topluca eğlenilebiliyor ama bazı kişiler harbi harbi ekmeğinin peşinde galiba ve hiç eğlenceli değiller.

Yani herkes beğenilmeyi sever abartmadıkça ota boka attention whore damgası yapıştırmak saçma bence.

Bu biz yapmazken başkası yapınca sinirlenme olayı da ahlakın en temel mekanizmalarından biri. Biz yapamıyoruz sen yapıyorsun ve kötü bir şey olmuyor şeklinde gidiyor kızma süreci (çünkü biz yapsak attention whore damgası yiyoruz). Doğal olarak sen bizim yapamadığımızı yapıyorsun üzerinden kızma var. Bir nevi soft bir toplum sözleşmesi ihlali gibi.

Hatta kızıp ulan ben niye kızıyorum ki ikilemi de yaşanabilir, normaldir. Çünkü düşünüp direkt ekmek için yapıyor damgasını yapıştırsan da aslında ekmek için sen de yapmak istersin, kim istemez?

Bizi tanımayanların bizi dışarıdan nasıl gördüğünü merak ediyoruz çoğu zaman.

ekmek için. ne kadar çok ifşa o kadar ekmek veya köfte neyse artık :/ bir keresinde çocukluk fotoğrafı ifşası vardı sadece ona katılmıştım. yapacak daha iyi bir işim yoktu çünkü.

Cunku Turk genci tanismak ister.

Birbirini begenip; bulusup sevisen, ne bileyim cesitli fantezik atraksiyonlara giren cikiyordur iste negzel..

Bana kalirsa kadinlar yuz ifsasi yerine ayak ifsasi yapsinlar tabii; orasi ayri..

Bence fazla dramatize ediliyor ifşa. Her ğnsan beğenilmek ister, kendini göstermek de gayet normal geliyor bana. Ha zirveye gelmişsin ha ifşa yapmışsın :) anonimliği fazla abartıyor bazı insanlar. Ha kendini göstermez saygım sonsuz ama gösterene de "ööö gerizekalı" demek biraz özgüven problemi. Çok güzel kızlar, çok yakışıklı kardeşlerimiz var ve gayet doğal şekilde çakıyorlar ifşayı

Diğer dediklerine bir şey demeyeceğim ama o anti-demokratik ortam oluşuyor lafında epey saçmalamışsın bence.

Ona bakarsan belki senin yazdıklarını görmek istemeyenler var? Onlar için de sen mi anti-demokratik ortam oluşturuyorsun. Böyle mantık mı olur? Birinin bir şeye gıcık alıyor oluşu tek başına ne anti-demokratik ortam oluşturur onun için, ne de gıcık aldığı şeyi sadece gıcık aldı diye gayri-meşru kılar.

"görmek zorunda mıyız?" eleştirisi biraz zayıf olmuş. şeklen ifşa şöyle bir şey olsaydı eğer; duyuru'ya girdiğin an pop-up reklamlar gibi karşına çıksaydı, o zaman "zorla gösterilmiş" olurdu ve "görmek zorunda mıyız?" deme hakkı olabilirdi kullanıcıların ama öyle değil. kendi linki var. başlığı var. görmek istiyorsan tıklayıp bakıyorsun. :) çünkü durum bundan ibaret iken "zorunda mıyız?" denilirse o halde ben de "alım satım ilanlarını görmek zorunda mıyız?" diyebilirim mesela. kim karar verecek bu durumda, duyuruda neler yayınlanıp yayınlanmaması gerektiğine ?!...

onun dışında facebook gibi sosyal ortamlar zaten var iken ve zaten profil fotomuzu arkadaşımız olan olmayan herkesler görebiliyorken fazla kasmak olur "ifşalara tepkileşmek."

son olarak ifşa yapanın da ifşalara bakanında türlü türlü nedenleri olabilir. bunları 1-2 nedenle mutlaklaştırmaya kasmayın boşuna. hem gereksiz olur hem de kartonlaştırmak olur. "kesin benim dediğim gibidir yeaaa" diyecek kadar herşeyi bildiğimizi sanmaya gerek yok.

@acediac: Bahsettiğin yeri düzelttim de hemen homineme sarılmasaydın iyiydi. Başka rahatsız eden yer varsa söyle, düzelteyim. Ama gecenin 3ünde yazdığım cümlenin başını unuttum diye "sen cümle kuramıyorsun demek ki haksızsın" diyeceksen hiç tartışmayalım.

Bu arada yanlış bilmiyorsam ifşalar artık anasayfada çıkmıyor. Gönülişlerinde çıkıyor sadece özellikle tıkladığınızda. Yani daha öte nasıl bir ortayol arıyorsunuz anlamış değilim. Ben de ifşacı değilim bu arada, ifşa yapanlara yürüyorum da ordan ekmek buluyorum gibi bir olay da yok. Şimdiden söyleyeyim de sonra ordan vurmaya çalışan olmasın.

Yuvarlanantencerekapağı tabiki yargısız şekilde sormuşsun bu soruyu ama sen elbisen ve kıyafetini paylaşıp ayakkabın hakkında yorum istememiş miydin? Bu da bir nevi kendini ifşa etmek değil midir?

Bir sürü sosyal medya hesaplarımız var hepsinde bir sürü fotoğraf var. Burası diğer sitelere göre daha çok anonim kalabildiğin bir site bu yüzden ifşalar olabilir. Ben eğleniyorum. A böyle birisiymiş demek ki falan diyorum nicklerin arkasında giZlenen kişi :p

@acediac: Peki, alınmayayım.

Ama senin dem vurduğun noktanın soruyla pek alakası yok. Onu epeyce tartıştılar aslında birkaç hafta önce duyuru kurallarıyla ilgili bir soruda. Ayçovski veya kibrit suyu açmıştı.

Senin bahsettiğin şey ifşayı yapanın amacı veya yaptığının kötü bir şey olup olmamasından ziyade tamamen ekşiduyuru'nun nasıl bir yer olmak istediğiyle alakalı. İki seçenek var: Ya dediğin gibi ciddi bir duyuru ortamı olarak kalacak ve onun dışındaki içerik kısıtlanacak ya da kullanıcıların istekleri doğrultusunda kontrollü değişmeye veya genişlemeye izin verilecek.

Bu en nihayetinde yönetimin kararı tabi ama onların da insanların nabzını ölçüp ona göre karar verdiğini ve çoğunluğun sitenin içeriğinin bu yönde genişlemeye başlamasından rahatsız olmadığını hesaba katarsak (o kural tartışmalarında gördüğüm kadarıyla söylüyorum) bu durumun anti-demokratik ortam yaratan bir problem olmadığını görebiliriz.

Edit: Mesela böyle ikili tartışma yapmak da kurallara aykırı ama yapmadan olmuyor işte.

Yapmiyorum. Burayi yardımlaşma platformu olarak goruyorum. Bana bir konuda yardimci olan birinin tipini de merak etmem delicesine minnettar kalsam bile. Yapan da ergendir ego tatminine ihtiyaci vardir bana göre acikcasi:)

Ya bu kadar kasacaginizi bilseydim baslatmazdim ifsayi ajsjsjsjjsjs aşırı komiksiniz. İnsanın kendini gosterme, beğenilme, eğlenme ihtiyacı. Bende yok diyene g.tumle gulerim. Herkes ekmeğinin peşinde. Sanki her gün sabahtan akşama ama sayfayi işgal etmişiz gibi olayı dramatiklestirmeye gerek yok. Son cevaplananlar da bile gorunmesin diyecek kadar ne derdiniz var anlamadım.

Gönül işi olayına dikkat etmedim, modlar tasimiz zaten. Bi dahakine sileriz dediler, başim ustune dedim.

Ama söylediğim gibi bin tane trollun olduğu, adriana lima gelse, ama ağzı koksa vs gibi soruların sorulduğu yerde ayda yılda yapılan maksimum on ifsa bu kadar göze batmamali.

Gereğinden fazla kasiyorsunuz. Modlar yasak kardeşim derse okey, ama öyle bi durum da yok.

Olayı datinge cevirdigimiz yok ama algı o yönde. Şimdiye kadar çok kişiyle gorustum duyurudan, kadın-erkek, ama hiç biri ifşa sonrası olmadı. Ekmeğinin peşinde olmak işin geyiği merak etmeyin, ifsanin o amaca hizmet etmek gibi bi durumu yok benim açımdan. Sırf eglencesine, duyuruda da eğlenmek yasak değil kural dahilinde.

ayda yılda bir yapılan toplu ifşaları zevkle izliyorum, ona bir lafım yok. ben yapmam ama rahatsız da olmam.

ancak sürekli şurda o sıfatını gördüğümüz insanlar "ayda yılda bir" demesin lütfen. lütfen diyorum. titremeyle karışık sinir geliyor.

yasak olmayan her şeyin bokunu çıkarmak zorunda değiliz. "sokaklara sıçmayın" diye yazılı bir kural da yok ancak akli baliğ yaratıklar olarak böyle şeyler yapmıyoruz.

ONCA LAFTAN SONRA; umrumda değil, bana giren çıkan yok ancak ilgi çekmeye çalışanlardan tiksiniyorum. kişisel almayın.

abooo. üzüldüm be. bu kadar sorun edeceğinizi bilsek sıfatımız buraya koymak yerine dağa taşa sürterdik.

piremses +1
direk düşündüklerimi söylemişsin.

Ayda bir sorulur bu.
Ne bileyim, insanlar begenilmek ovgu almak istiyorlar, bunun icin yapiyorlar, bunda bir anormallik yok bence. Yapsinlar, eglensinler, benim acimdan bir sikinti yok.

Eksi kullanicilarinin cogu sonsuz erdem sahibi oldugu icin insanlarin begenilmek istemesini anlayamiyor olabilirler, siradan bir insan olarak ben anlayabiliyorum.
Bir de birbirini merak eden oluyor, (benim de sebebsiz yere merak ettigim 2-3 kisi olmustur kiz-erkek) beni merak edenler gorsun de rahatlasin diye ifsa yapiyor insanlar. Ben ifsa yapmam, yapana da mani olmam.

Begenilmenin, ovulmenin otesinde ekmek cikarma pesinde olan da var illa ki, acikcasi bundan da rahatsizlik duydugum soylenemez. Beni etkileyen bir durum yok. Duyuru kullanicilarina tecavuz etmiyorlar ya.
Kendilerini pazara tanitiyorlar. 2-3 gunde bir yapip abartmadikca sorun yok benim icin.

içte beğenilmek güdüsü var bunu asla yadırgamıyorum. hatta toplu ifşalarla merak ettiğim kullanıcıları görmüş oldum.
ama bazen sürekli aynı insanlar ifşa yapıyor. artık ezberledim yüz hattını. bunu abartı buluyorum işte.
ama o sürekli ifşa yapıyor diye yine mi sen yazmam altına. bana göre abartı olsa da iltifat almak ona iyi gelecek demekki.

ayrı bir başlıkta olduğu için hiç bir sorun yok, herhangi bir anlamıda yok ilgilenmeyenler için. herkesin bambaşka motivasyonları olabilir ifşa yaparken, son derece normal geliyor bana. ifşa olayı hitap etmiyorsa, bakılmaz olur biter. evet bu duyuru'nun amacı başka ama her ortamda olur bu tarz esneklikler. topraklanma hattıdır böyle şeyler ve hatta gereklidir. bu kadar ciddiye almayın, kafaya takmayın her şeyi, kafayı yersiniz. az relax yani.

güzel - yakışıklı ise ego tatmini.

değilse, belki bir şans.

eğlenmelik yapacak adam az, bir iki tane gördüm.

not: ben de yaptım zamanında oradan biliyorum.

Sabahın 7.50'sinde ifşa yapılması, daha sonra aynı gün saat 23'de yine ilk başlatanın ismini de kullanarak ortakımsı bir ifşa daha yapılması. Ve gelen cevaplara hala güzelce tik atılıyor olması. Ne denebilir ki..
(bkz: allah çarşına pazar versin )

ben daha çok ifşadaki geyiği seviyorum. çok pis gömüyorlar hele ifşa sahibi de olayı olgunlukla karşılıyorsa daha da güzel.

şimdiye kadar hiç ifşa yapmamış ve yapılan ifşalara denk gelmemiş biri olarak soruya net bir cevabım yok. fakat insanlar bazen eğlenmek istiyor. bazen belki bir şeyler düşer, bazen de egosunu hoş tutmak, ilgi çekmek istediği için yapıyor diye düşünüyorum.

ama kalkıp kimsenin yapanları eleştirmek gibi bir hakka sahip olmadığını düşünüyorum.

çok önemli insanlar değiliz. önemli olsak da yüzümüzün görünmesi çok da önemli değil.

aaa eeb nin burnu kocamanmış aaa gözleri çok güzel ama vs vs.

eğlendik geçti gitti.

abartmayın bu kadar.

insana inat için ifşa yaptırırsınız valla :))

@piremses +2

@piremses

evet bu sitenin amacı ifşa yapmak değil. derdim sitenin amacını sorgulamak da değil.
demek istediğim kimse kimseye terbiye sınırını aşacak ahlaksızca kelimeler sarfetme hakkına sahip değil.

ayda yılda bir yapan insanlara senin de bir şey dediğin yok zaten. fakat bu işi sıklıkla yapanlar için de o***puluk vs yakıştırmalarını abartılı buluyorum.

yapmayanların çok namuslu olduğuna ya da yapanların kesin o***pu olduğuna kim karar veriyor? kimin hakkına böyle bir yakıştırma yapmak?

silinen var mı bilmem ama şu an duyuruda son 1 ay içinde açılan ifşa içerikli duyuru sayısı 4 (dört).

ayda 4 profil eklense siberalem çoktan batmıştı :))

Ohoho cevaplara bak.

Ekşi ve uzantısı tüm sitelerde olduğu gibi burada da bolca "özgüven eksikliği", "ilgi o***puluğu", "zavallılık", gibi tespit sçmaya bayılan fularlı ve çok derin arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlar insanları a girdisi verince kesinlikle b girdisi çıkan basit makinelerle karıştırıyorlar. Onlara tavsiyem kendilerini hern an az önce psikoloji seminerinden çıkmış gibi hissetmemeleri ve şu yüzeyselliği bırakmaları.

Yukarıda bu tiplerin neden kızdıklarını anlattım uzun uzun. Hemen altına gelen hakaret dolu ve öfkeli mesajlar yazdıklarımın kanıtı gibi olmuş.

Hele şu "türk genci böyle acınası halde" diyen tiplere bayıldım. Bunlar da ekşinin gittiği her yerde amerika anlatan tipleri galiba. Yıllarca batı kültürü çalışmış da gelmiş o yüzden böyle güzel karşılaştırma yapıp tespit sıçabiliyor bu arkadaşlar.

"İFŞA YAPILIYOR NASIL YAPARLAR!" diye sinirden altınıza sıçtığınızda buraya öfke kusmak yerine niye bu kadar kızıyorum lan ben diye düşünmeyi deneyin hiç tanımadığınız insanlar hakkında tek bir sebepten dolayı "aşağılık, acınacak halde, o***pu" gibi ithamlar kullanmadan önce. Bir mucize olur da bu sorguyu yaparsanız yukarılarda açıklamaya çalışmışım, o biraz yardımcı olabilir. Çok entelsiniz hepiniz maşallah.

Özellikle piremses, ifşa yapan aptaldır tespitinle zekan beni benden aldı, tebrik ederim.

"Ya bir insan ifşa yaptıysa aptaldır, ifşa yaptıysa özgüven eksikliği vardır, ifşa yaptıysa salaktır" gibi tespitleri nasıl yapabiliyorsunuz? Yaşadığınız hayatta insanlarla ilgili hiç mi bir şey öğrenmediniz? Boşa yaşıyorsunuz arkadaşlar. Şu kafaları doldurun biraz. Ota boka "Biri x yapıyorsa özgüven eksikliğindendir" kalıbını sanki ilk defa siz keşfetmişsiniz gibi bir heyecanla yapıştırmayı bırakmanız lazım.

Bu duyuru resmen kalitesiz insan filtresi olmuş. Tartışmaktan ve analitik düşünceden zerre anlamayan tipler var, siz fularınızı pazardan mı aldınız?

herkes ekmeğinin peşinde.

Beğenilmek için, eğlenmek için. Çok da abartıp, sinir krizi geçirecek kadar ciddiye almaya gerek yok. Biraz dışarı çıkıp hava alın, oksijen lazım.

Sadece bir çocukluk fotosu ifşası yapmıştım, bir furya patlamıştı o zaman ben de katıldım. Eğlence amaçlı. Komik yorumlar olmuştu, gülmüştük:)

Ama normalde ifşa yapanları da eleştirmiyorum. Herkes istediğini paylaşmakta özgür. Ki abartı derecede ifşa görmedim zaten bu platformda. Ya da ben mi kaçırıyorum, anlamadım.

Ben nötrüm sonuç olarak, ama ifşa görürsem açıp bakıyorum, yorum yazmıyorum.
Ki bence eleştirenlerin çoğu da ifşa fotosu paylaşılınca kayıtsız kalmıyor, merak edip bakıyor, kabul edelim:)

Sadece İfşa diye bir kategori açılabilir bence, görmek istemeyenler için.

oha nasıl sinir krizleri geçirilmiş bu başlık altında ya, gerçekten yapılan her entellektüel yoruma götümle güldüm öncelikle bunu söyleyeyim.

ifşa yapan insanların amaçları zaten belirtilmiş, can sıkıntısı, ilgi çekmek, ego tatmini vs. ifşayı gerçek hayata uyarlasak herkesin oturduğu bi' ortamda ardı ardına üç takla atmak gibi bir şey olurdu. neden yapıldığını hiçbirimiz sormadan bilemezdik, kimimize komik gelirdi, kimimiz yargılardık. çoğumuzun umrunda bile olmazdı, üstüne fularlarımızı bağlayıp tartışmazdık.

bi' dakka ya o zaman, bu kişilere nasıl seks avcısı, ilgi o***pusu gibi haddini aşan söylemlerde bulunuyorsunuz? size ne abi, açmayın bakmayın yorum da yapmayın? dert edindiğiniz şeye bir bakar mısınız ciddi ciddi, ve bunun üzerinden dünyanın tartışması dönmüş. oha. gerçekten vahim bir şaka olmalı.

hayatı ve kendinizi çok ciddiye alıyorsunuz. en yakın zamanda atlatırsınız umarım.

s.instela.com

@üğpo: İnsan psikolojisi sandığınız gibi "a verilirse b yapar, x olursa y yüzündendir" şeklinde lineer ve sadece nickini bildiğiniz birinin yaptığı tek bir hareketten tüm sebep sonuçlarını çıkarabileceğiniz kadar basit işlemiyor. O yüzden olayı dramatize etmekten ziyade hele bi durun da şöyle hakaretler etmeden önce biraz rasyonel olun diyorum. Sen her şeyin altına "kesin özgüven eksikliği" yazıp "ulan bugün yine entelim peh" diye tatmin olanları psikoloji gurusu olarak mı görüyorsun? Saçma böyle şeyler, gereksiz. Ben bir şeye gereğinden fazla kızdıysam önce kendimi masaya yatırırım neden kızıyorum diye, tanımadığım insanla ilgili tespitler yapmak yerine.

Olay dramatize etmek arıyorsak yukarıda sinirden kudurup art arda hakaretler yağdıranlara bakabiliriz, benim derdim işine geldiği zaman yüzeysel olan insanlarla. Burada zamanında psikoloji dersinde pavlovun köpeği gördü diye her şeyi koşullamayla ve her şeyi aşırı davranışçı yorumlayanlar var. Bunu yapıyorsa sebebi kesin şudur diyor olmanın aşırı davranışçı olmayla hatta davranışçılığı bile yanlış anlamış olmayla alakalı olduğunu düşünüyorum ama yukarıda psikoloji tespitleri dizen arkadaşların davranışçılığın ne olduğunu bildiğini de sanmıyorum açıkçası. Oturup insan psikolojisi üzerine toplam 10 dakika düşünmemiş, kafa yormamış insanlar ancak tanımadığı insanlar hakkında bu kadar ağır tespitleri bu kadar kolay savurabilirler.

@üğpoıuy ağzına sağlık. benim asabiyetle yazdıklarımı düzgün cümlelere çevirmişsin.

ayrıca yüz hatlarına kadar bildiğim biri sık sık "hidi ifşii bişlitilimmmm" derse üstüne söz söyleme hakkım var diye düşünüyorum. ha bunları duymak istemiyorsa gider msn'den yollar arkadaşlarına.

ayrıca gidip ifşanın altında eleştirmemişiz, laf etmemişiz; hakikaten nasıl kafanız var sizin? soruya cevap veriyorum; sık ifşalardan iğreniyorum bu kadar basit ya. daha nasıl avam bir dil kullanayım "fularlı entel" görüntüsü vermemek için?

ben sadece nick bilerek ifşayı eleştiremiyorum ama sen benim cevabımdan fularlı entel olduğumu çıkarıyorsun. psikoloji bilimi ağladı şu an, yerle yeksan oldular.

Piremses yüzünü biliyorum ben o zaman insanların hareketlerini "zeka eksikliğinden, özgüven eksikliğinden, ilgi o...luğundan" diye tespitlerle açıklama hakkına sahibim diyorsan hiç entelektüellikten, psikolojiden filan bahsetme istersen.

Kendi ağzınla söylüyorsun kızdığını, önce bir sakinleş sonra tekrar düşün.

@üğpo: Hakaret dediğim attention whore'luk değildi ama o da hakaret evet, hiç savunulacak bir tarafı yok bence. Bir dolu hakaret vardı hepsi silindi. İnsanlar sinirden klavye kıracak kıvama gelmiş.

aşldklsdf kızmama takılmışlar kıyamam. rahatsız olduğum şeylere kızmak gibi bir yapım var lanet olsun ki, insan olduğum için olabilir. bunun kimseyi ilgilendirdiğini düşünmüyorum. birilerinin çıkarım yapmasına kızıyorsan, sen de kimse hakkında çıkarım yapmayacaksın. tek kelimeyle komik. taaam ben psikoloji falan demem bi daha, sen şu an anladın zaten düştüğün çelişkiyi.

Arkadaşlar isterseniz "neden ifşa yapanlara bu kadar kuduruyorsunuz?" diye bir başlık açıp orada da sizin hakkınızda tespit sıçalım? Nasıl? Bunu da kimseye bireysel söylemiyorum bu arada kişisel algılamayın.

@piremses: Anlattığım şeyi gram anlamıyorsun o yüzden boşa konuşuyorum galiba. Tespit yapmana değil tespiti sadece kızgınlığınla, aşırı yüzeysel ve hakaret ederek yapmana kızıyorum. "Sense gelmiş tespit yapma diyon tespit yapıyon nasıl da çeliştin ehehe" olayına girdin. Bunun ayrımını yapamıyorsan boşa konuşmuşum saatlerdir.

Edit: Evet, boşa konuşmuşum. Ünlem bir bir bir yazarak üste çıkmaya çalışan insanla tartışmaya gerek yok.

bu konuda üğpoıuuy'a büyük ölçüde katılıyorum. zırt pırt ifşa yapanların haricinde bir zamanlar da "noolur ifşa yapın" diye duyuru açanlar oluyordu. neyse ki artık onları görmüyoruz.

@piremses +1 demiştim

artı;

@üğpoıuy +1

başkalarının düşüncelerini merak etmek. biraz sosyalleşmek, çokça geyik... aslında daha çok geyik.

"düşüyor mu" gibi basitlikler bir kenara... "insan" tanıyorum ben. ama sadece ifşalarda değil.

infinite jest e başladım. henüz başındayım,şimdilik yorum yapamiyorum.

bundan önce understanding a photograph kitabını okumuştum. roman değil fotoğrafları yorumlamış. gayet güzel, kısa bi kitap.

ondan önce Turn the Ship Around u okumuştum. onun dili de çok sade idi. 3-4 günde bitti. liderlik kitabı ama klişe şeyler yok, normalde çok önyargılıyımdır ama bu kitabı sevmiştim.


türkçe olarak, zamyatin den biz i okumuştum. 1984 ü sevdiysen buna da bak.

şu an a tale of two cities ve ince memed-2'yi aynı anda okuyorum.

alfred bester-yıkıma giden adam okuyorum, bilimkurgu seviyorsan öneririm.

tesadüf : the picture of dorian gray fena ilerlemiyor türk filmi havası var
türkçe olarak da bir yandan kinyas ve kayra; güzel biraz fazla kötü ama güzel
saatleri ayarlama ens. vol.247618746 malumunuzdur zaten
cehenneme övgü; pek ilerlemiyor sevmedim sanırım.

sabahattin ali'nin 'içimizdeki şeytan' ını atlamışım, onu okuyorum sevdim, şaşırtmadı.
ingilizce çok sık okumuyorum ama en son we need to talk about kevin'i okudum beğendim onu da (filmini izlemedim henüz ama kitap güzel).

şuan charles brockden brown "wieland" okuyorum. öneririm.

diğer öneriler: decameron, memoirs of a dutiful daughter, the farther reaches of human nature

Aşık Bir Adam'ı okuyorum ama öncesinde Kavgam'ı da okumak lazım, ikisini birden öneriyorum. İngilizce en son Generation Loss'u okudum, değişikti epey, punk dönemi ama polisiye gibi de.
Alfred Bester'e de +1

Seçme Sanatı - Sheena Iyengar
Vişnenin Cinsiyeti - Jeanette Winterson

birlikte okuyorum. İki kitap da akıp gidiyor, şahane.

İngilizce olarak cepten de We Were Liars - E. Lockhart okuyorum.

türkçe: ince memed
ing: beyaz geceler (güzel öyküdür)

telkin degil de, motivasyon (saik) olabilir kavram olarak. evet inanirim

sadece telkinle hiçbir şey olmaz, somut çaba da göstermek lazım.

Telkin inanmanın ötesinde tıp alanında bir yöntem zaten. kimyasal ilaç gibi. Onun dışında eğer işe yaramıyorsa yanlış yordamdan kaynaklanıyordur.

bir çocuğa merdivenelrden inerken sürekli düşeceksin, bak düşüyosun, ay düştün derseniz merdiven inmek=düşmek klasörünü açıyor zihninde ve sonrasında hep o klasörü çağırıyor merdivenle ilgili konularda. oysa başarablirsin bak ben burdayım derseniz, başarı ve güven klasörünü açıyor.

nlp konularını araştırabilirsiniz. kuru kuruya evrene telkinle enerji yolladım, mutlaka dönecek diyenlerden ziyade, zihnimizi nasıl kodladığımızı incelerseniz daha verimli olur.

ben telkine inanıyorum.

sürekli sakin olmamı telkin ettiğimde sakinleşiyorum misal, bunun gibi çok örnek var. bi' kere de telkin yoluyla regl tarihimi geciktirmiştim, herkes gülüyor ama en somut telkinim bu. saygılar.

gözümüz aydın ^

@elorelia sağ olasın :)

:)) çok iyiymiş, yemin ediyorum hayat sizlere güzel. hep de güzel olur inşallah. sevindik durduk yere, sevindirdiniz bizi. iyi eğlenceler.

tebrikler :)

@mete kudur ve lorne malvo teşekkür ederiz. Davut un da selamı var :I

@for day to break

vallahi var bi karakedi. dikkat ettiyseniz kafasında yara var davut un. Bebekken kara bi kedi yapmıştı o yarayı. Hala dolaşıyor buralarda.Biraz büyüsünde davut ağzının payını verir onun.

Çok tatlıymış. Keşke benim de bir kedim olsa

@tahin pekmez yoğurt

Biz yavruyken sokakta bulduk. Sizde bulabilirsiniz :)

Buluruz ama bakacak yerimiz yok. Ancak kendi evim olduğunda alabilirim artık.

caner özyurtlu mu ki ?

goo.gl Olabilir mi?

www.google.com.tr kesin bu

caner özyurtluymuş teşekkür ederim

Her türlü kazanacak dönüş için yer satmayı cazip kılıyor sana

dönüş için yer satmıyor ki aksine bedavadan daha da ucuza veriyor. (bedavadan daha ucuz nedir arkadaş)

uçak biletlerinin fiyatlandırma algoritmasını çoğu zaman ben de çözemiyorum. değişik bir sistemle çalışıyorlar ama eğer bütün hizmetler aynıysa(sefer saati v.s) olayın bug'ını bulmuşsunuz

gidiş dönüş için fiyat rekabeti ya da kampanya > tek yön için edilen rekabet

New York'tan geri donmemek size daha pahaliya patlar, o yuzden gidis donus almak daha mantikli.

Cidden çok iyiymiş ama ya. Gidiş dönüş almak acayip karlı,

Simdi hepimiz alarak fiyat arttiracagiz, tarih nedir??

Kampanya yuzunden. Bence de donmeyeceksen de al. Yapcak sey yok.

@ gidiş 9, dönüş 25 kasım

1500 tl fiyat gidiş dönüşün sadece gidiş fiyatı olabilir ,yani bir sonraki ekranda dönüş için +900 tl (atıyorum) fiyat ekleyebilir. iyi inceleyin. ve dönüş bileti seçmeden o 1500tl lik bileti alabilecğinizi sanmıyorum.

donusu de satarak garantiye aliyor kendisii. 1 porsyon pide 10 tl ise 1,5 porsyon pide 15 tl mi ? hyr 13 tl fln satiyorlar. ya da yarim ekmek 10 tl ceyrek 7 tl oluyor. gidis donus fiyatlari her zaman cazip tutulur bu sekilde,

yurt dışı, en azından long range uçuşların hepsi böyle. nasıl olsa dönecek deyip dönüşünü garantiye almak için yapıyor.

@luchetti, https ://online.turkishairlines.com/internet-booking/availabilityInt.tk;jsessionid=Bs8kX6cHwpkZnq1GrbsR4RVQycyb1tf3XpYF1mQG2PkCJny1rW8J!428708561

online.turkishairlines.com

Dönüşü biz 1500 e başkasına satabilseydik, iyi olurdu.

Bir çok havayolunda böyledir.

Sakın daha ucuz diye gidiş-dönüş alıp yalnızca dönüşü kullanmaya çalışmayın, gidiş için başka bir yerden ucuz bilet bulduysanız.

Gidişte bileti kullanmazsanız, dönüş biletiniz yanar.

garanti için konuşuyorum geçen ay yaptım, yanlışlıkla arada yatırmışım, yatırdığım tutar ekstreden düşüp geldi. total borçtan değil ilk ekstre miktarından düştü yani

23 ünde gelmeli.

hesap kesim tarihinden ileri bir tarihte düşer ekstre. borç ve alacak tutarları muhasebesel kayıt gibi bir şeydir. o yüzden borç olarak harcadığınız ne varsa yazabilirler ama alacak düşülünce asıl ödemeniz gereken para ortaya çıkar. yani evet ödemeniz gereken tutar düşer. lakin kayıtlarda ne kadar harcadığınız falan filan hep görünür.

@tuzumkuru niyetim telefona giden bilgilendirme mesajında 1000 yerine 500 yazmasını sağlamak esasında.

bu olacak mı olmayacak mı?

@islergucler,

evet bu olur.

o bankanın politikasına falan bağlı hacım. direkt telefona gelen mesajı silebilirsin. 007 mode on

bu arada sen yine de yolla parayı bankaya :D olursa olur.

o dediğin kesin olur, ancak hesap kesim tarihinden sonra yine de ödemen gereken asgari tutarı talep ederler bu şekilde, ama hesap kesim tarihinden sonra ödeme yaparsan askeri tutar yerine de sayılmış olur paran. malum 2 ay arka arkaya mı ne ödemeyince banka merkez bankasına bildiriyor diye bir söylenti dolanıyor ortamlarda.

Game of thrones'ta tyrion kralın eliyken sanırım; baelish, varys ve pycelle arasındaki casusu bulmak için hepsine farklı şeyler söylemişti. kraldan hangisini duyarsa onun casus olacağını biliyordu.

bahsettiğiniz dizi the mentalist. aynı saatte otelde farklı odalarda buluşma ayarlanıyordu red john un adamını bulmak için.

game of thrones değil de sanki daha bir polisiye/suç konulu bir yapımda vardı bu. mentalist'i hiç izlemedim. ezel veya sherlock'ta olabilir mi acaba diye düşünüyorum ama hala bulamadım

ezelde ki sahnede farklı saat verdiğini anımsamıyorum, şöyle birşey geçiyordu. 1 yerde 1 saatte hepsi buluşuyorlar dayının ve ezelin planıyla. temmuz orayı basaaktı ve dayı sanırım ezele diyordu ki kim masadan kalkarsa ilk o hain. hafızam beni yanıltıyor olabilir ama ezeli böyle anımsıyorum.

sherlock'un ise sadece ilk bölümünü izledim, bi' türlü ısınamadım ben o diziye.

sen söyleyince gözümün önünde canlandı şimdi o sahne ama o değil ya saat detayı çok enteresan geldiği için aklımda kalmıştı diye hatırlıyorum.

ben de varım

O is pek olmuyor. Deneyin gorursunuz:)

Ben gelirim de olmaz gibi geldi.

1-2 yıl önce kurmuştuk. muhabbet konusuzluktan dolayı kurudu. hep ıvır zıvır konuşuldu pek yararlı olmadı. zaten grubu yukarı çıkaracak biri de yoktu.

kurulursa katılırım ama keşke bir başlık belirlense. bir konu üzerinden konuşulsa...

C1 seviyesi olsun ben de varim. En yuksek gruba koyun beni. Altyazisiz film izleyebilenler grubu olsun adi.

ben de varım mod arkadaşlar duyuruyu sabitlese keşke

aychayovsk'e mesaj attım, sabitlemeleri güzel olur geri dönüşlere göre bir eylem izleyeceğim.

telegram yaparsanız ben de varım :)

su an skype yapabiliriz isterseniz

+1

count me in o.O

Ben pre-in 'im lazimsa geleyim

Varım

kuruldu mu noldu?

ayrıca kurulduktan sonra seviyeye göre 3-4 kişilik gruplara ayrılmak lazım. sonra derin futbol stüdyosu gibi üst üste gelir her şey.

defaat ve defaaatle kuruldu, dağıldı. çünkü mesele whatapp grubu değil de, bir süre sonra insanlar o grupta paylaşacak birşey bulamıyor. yani işin ucu ortak keyifler/ilgiler ve gerçek hayata indirgenemeyince, ''ee bugün naptınız'' dan öteye gidilemiyor.

o yüzden olayı biraz daha özele indirgemek gerekiyor sanırım, ya bir konu üzerinde speaking topic mi ne diyorlarsa onlar seçilip farklı zaman dilimlerinde ona göre davranılabilinir ya da önce zirvesi sonra grubu kurulabilir. Yahut da bir zamanlar duyurusu açılan ancak sonradan bazı eblehler tarafından üzerinden gelir elde edilecek kaygısıyla şikayet edilen bir profesyonel meslek yardımlaşmasında tercih edilen dil olabilir. yani mesleki bir aksiyon da daraltılabilir. sanırım.

işbu yüzden grup kurmak ve bir anda kalabalıklaşmak çok kolay oluyor ingilizce gruplarında ancak tecrübeli arkadaşlarda çıkıp anlatacaklardır, bu grupların devamlılığı malesef olmuyor.

maaş hesabınızdan eft yapmak ücretsizdir büyük ihtimalle. en azından hsbc ve garanti de öyleydi(belki de anlaşmaya bağlıdır ama)

onun dışında kendi bankanızın herhangi bir şubesinden kendi hesabınıza hiçbir masraf ödemeden aktarabilirsiniz.

teknolojik aletlerin 2. eli sürekli şansla alakalı. aslında 2. el genel olarak şans ama alan arkadaşım var ve çok memnun. ben de bi' ara almayı düşünüyordum. alınabilir.

macbook alan kişi biraz narin kullanıyor bilgisayarı o yüzden bence alınır. zaten yazılımla ilgili bir sıkıntısı yok donanımda da problem yoksa ve iyi kullanılmışsa alabilirsin. ha leş gibi kullananlar da var onlar ayrı.

peki mac mini nasıl arkadaşlar?

Emlakçıya bağlı tabi ama 300'de 20 zor ihtimal. Pazarlık tabiki de yapılır, zaten fiyatlardan pazarlıkla nereye düşebileceği 3-5 belli olur, ya küsüratı silersin ya da birler basamağında 5,7 gibi sayıları yakalarsın. gerçek bir örnek vermek gerekirse en son 400 de 8'binlik bir indirim alındı (ankara / müteahhit bürosu) ancak bunda şunun da etkisi var; mesela 90 bin de pazarlık payı 4bin uygun olabilirken 900 bin de 40 bin indirim yapmazlar diye düşünüyorum. yani oran orantılık bir durum yoktur sanırım. çünkü malum aradaki rakama birde üstüne araç alınıyor.

bir kere emlakçıdan ise her şey mümkün
bana benim evime şu teklifle geldi adamın cebinden 300 çıkacak sana 265 verelim kalanı komisyon genel giderler olsun dedi.
Olmaz dedim hali ile, direk sahibinden satılık evlere bakabiliyorsanız bakın ki emlakçılar zaten yüksek rakam söylüyorlar.

300 de 20 imkansız bir rakam da değil ama zor tabi. satanın aciliyetine insafına ihtiyacına kalmış.

Ben yapmamistim, direkt almistim. Cunku acil paraya ihtiyaci oldugundan piyasa fiyatinin %70'ine satiyordu ev sahibi.

@mete @basond @sinasibabur teşekkürler. Bundan bi 7 8 ay önce beğendiğim bi ev için pazarlık yapmıştım ve 20 bin kadar indirim yapmıştı ama evi satan müteahhitti. arada emlakçı da var tabi. Araya başka olaylar girdi alamadık. Neyse şu yüzden soruyorum internette isteğim bölgede beğendiğim ve takibe aldığım bazı emlak ilanları bi müddet sonra güncelleniyor ve 20 hatta 30 binlere kadar fiyat düşürenler oluyor. piyasa mı çok kötü, millet ederinden daha yüksek fiyatlara satmaya çalıştığı için mi satılmayıp fiyat düşüyor yoksa evlerde başka bi durum mu var anlamadım. topraktan girmeyi çok düşünmüyorum zaten şu an büyük ihtimal oturamayıp kiraya vericem. baktığım daireler de kafamdaki fiyat/kira oranını karşılıyor şu an için. zaten hepsi değerini kaybetmeyen, gelişen bölgelerde ama farklı şehirde olduğum için çok derin bi araştırma yapamıyorum tabi. dediğiniz gibi en iyisi evden önce bölgeyi daha iyi bilen birilerini bulmak danışmak galiba.

geçen sene 215 bin teklif edilen evi inşaat aşamasında 195 bin'e aldım müteahhitten. Kafamdaki rakam 190 bin idi.Pazarlığa giderken 190 bine yaparsa alırım yoksa almam diye düşünüyordum.Yarısını peşin kalanı da 8-9 ay sonra ödersin deyince 195'i kabul ettim.

Kilit nokta şu.Karşınızdaki kişi evi alacağınızı anlarsa anlamlı bir indirim yapmıyor.Müşterinin kaçacağına ikna etmelisiniz.

Annemin %8 kadar bir indirim koparmışlığı var arada emlakçı varken. Müteahhitten aldığı indirimi hiç yazmayayım; ben böyle pazarlık görmedim.

var olanla mutlu olunmaz, razı olunur diye birşey duymuştum biryerlerde nerede olduğunu anımsamıyorum. onun dışında zaten insan uyum(intibak) sağlayamazsa yaşayamaz, aslında sanırım burada sadece fiziksel bir yaşam betimlenmiyor da, hani evinde bile ailene yabancılaşırsan hayattan tad alamazsın gibi bir çıkarım yapıyor. çok fazla uyum sağlamak kötü değildir herhalde ama eğer bahsini ettiğin şey, aynalama dedikleri içinde bulunduğunuz konumdaki insanlar gibi davranmaksa; bunun sonu biraz karaktersizliğe gidiyor. Ama yine de bu tür dünyevi tanımlar, eğer insan özünde bu şekilde yaşamaktan mutluysa da hiçbir önem arzetmez bence. aşk gibi; onursuz, gurursuz, belki hep ötelenen ama onu öteleyene delice bağlı olan bir ruh hastasıysanız, mutlusunuzdur ve buna değer. onur ve gurur başkalarının olsun, insan mutlu olmak için yaşar zaten.

tabi bir de mutlumuyum acaba diye düşünüyorsanız mutlu değilsinizdir diyenler var ki, akıl bulandıran. işte ben o akıl bulanmadan buradan çekip giderim.

1-Hayır.
2-Neye uyum sağladığına göre değişir.

Var olanla mutlu olmaya çalışmak akıllılık, her durumda mutlu olmak aptallıktır. Uyumun iyiliği ya da kötülüğü uyum sağladığın şeyle ilgili. Her şeye kolayca uyum sağlayabilmek bana biraz gerçek dışı ve yavşakça geliyor. Herkesin eğreti durduğu bir pozisyon olmalı gibi.

Burda aslında her şeye uyum sağlamayı kastetmemistim. Uyum sağladığım bir şeye çok uyum sagliyorum. Hatta aksine uyum problemim var. Bu yüzden yasayamadigimi dusunuyorum.

Duygularla ilgili bir problemin olabilir mi? Uyum sağlamak değil de fazlaca bağlanıyor ve bu sebeple diğer şeyleri reddediyorsun belki de. Bu da sana zarar veriyor, böyle mi?

Olabilir

Onu zamnında ben de sormuştum. çünkü ben de denk gelmiştim, galeriler daha ucuza satıyorlar diye; toplu alımlarında ucuza alabiliyorlarmış, dolar-tl makasının iyi seviyelerinde denk getirebiliyorlarmış diye cevaplar almıştım ama işte insan güvenemiyor.

youtu.be

Kasimda duser. Sitede 46 yazan araba bayiden pazarlikla 44e alinabilir, yarin git yarin da duserler.

ben en son küfür etiğine dair video ya da birşey bulsunlar 0 km bir mercedes alacağım dediğinde kalmıştım. küfür etti dedi mi gerçekten ?

youtu.be

Cemaat de işin içinde. Bakın çok net söylüyorum, cemaat de işin içinde.

Editleyeyim. Hemen linç etmeyin, tabii ki bilmiyor olabilir. Sadece, ben utanmıştım, bu.

Ahanda ortak bir ortak noktamız daha; ben de Ece adına çok utandım, senin gibi birisiyle liseyi okumak zorunda kalmış. Hayat işte...

the office izlerken her bölümde görebilirsin bu hissi.

Üniversitenin ilk yılında hazırlık okurken bir tane arkadaş, fıstık gibi bir kıza tanışabilir miyiz demişti, kız da hayır demişti ve arkadaş yanımıza geri dönmüştü. Nedense kızın tepkisine çok gülmüştüm. Çocuk adına da utanmıştım çünkü kıza resmen 0.5 uç var mı tarzında sormuştu.

İlkokulda da gür kaşlı bir arkadaşım, kaşının bir kısmını düzeltmek isterken tamamını kesmişti, sonra ikisi de eşit olsun bari diyerek diğerini de kesmişti. Çocuk bir ay falan kaşsız gezdi. Kafasına da deli gibi bant takmıştı.

komik olmayan komedyenleri izlerken yaşadığım utanç en olabilir. kimse de gülmez bu da uzattıkça uzatır en son ayıp olmasın diye güler millet. iyyhh

mutercim-tercumanlik 1. sinif, metin analizi dersi vizesi, soru kagitlari dagitilmis ama sinav baslarindaki klasik ugultu hakim.

yanimda dgs'yle gelen ve o sirada 3. sinif ogrencisi olan bir kiz (yani fakulteye gelmeden once iki yillik uygulamali ingilizce-turkce cevirmenlik okuyup bitirmis bir kiz), kulagima egilip "baksana, translator ne demekti?" diye sordu. "ciddi misin? meslegin o senin" dedim. "ne kiziyosun yaa" diye onune dondu. kizmamistim ama cok saskinlikla sormustum. o kiz bir sonraki sene mezun oldu. o gunden beri surekli kendisi adina utaniyorum.

yeteneksizsiniz falan izlerken çok oluyor.

www.youtube.com şu mesela :(((( yine kızardım.

lisans boyunca derse katılan 10 kişinin 8i adına da utanmışlığım vardır. birileri konuşurken masanın altına doğru kayıyordum utancımdan.

@nickimin hakkı bu cok fenaymıs fjgdfgjfgk cokktym su an

en çok da tv'de malca hareket yapan tipleri görünce utanıyorum.
mesela hande ataizi'nin yüzünde patlayan o tokat, ajdar, alkış almak için zorlayan ve beklentinin altında karşılık bulan az ünlü şarkıcı ya da yarışmacılar, gta hilelerini darbe şifreleri sanan muhabir gibi epic fail yapanlar vs.

yazarken utandım yine.

Eskiden görmüyordu, ama artık sistem üzerinden bakabiliyorlar diye biliyorum. en makul kısmı yök'ü arayıp yekten sormanız. Bankaların müşteri hizmetleri gibi bir brimi var yökü arayınca her türlü sorunuza cevap veriyorlar.

Pulp fiction

taşıyıca oynayan adamın(jason staytmınt) tabanca (revolver) isminde bir filmi var, başlangıç sahnesi çok iyi.

tabi ki limitless

The Girl With The Dragon Tattoo (David Fincher Versiyonu)

The Fall da listenin başlarında yer almalı bence .


www.youtube.com

Deep Rising

annyas.com

Jackie Brown 'un jeneriğini hep sevmişimdir.

pek tutmadım bunu.

iyinin yanından geçmiyor. çizime devam edebilirsin ama bence internette paylaşma

modiglianiye de böyle davranmışlardı, değerin ileride anlaşılacak.

never back down.

ışık var. oran-orantıi dengesini ve perspektifi geliştirmen için sürekli çizmen lazım

cyclops mu?

Umut var bence ; ama gölge efekti konusunda daha çok çalışma yapın ;)

kötü
o dümdüz karaladığınız kısım tabak gibi dümdüz değil farklı tonlardan gölgeler olmalıydı.
çizgileriniz aynı kalınlıkta ışığı çizgilerin inceliği ve kalınlığı ile yansıtmalısınız.
bir de o açıdan burun deliklerinin ikisi de görünür ve çene daha farklı olmalıydı.
çene altı ve yanak uyumsuz çenenin çizgisini belli etmek için oraya gölgemsi garip bir şey koymussunuz bir garip sakal olmuş.
çene boyun yanak arasındaki gölgeler tamamen olmamış.

Instagram'da farkli cizimlerim var bakabilirsiniz, @evrimartuvan evet eğitimsix bu kadar oluyor ama kursa gidip perspektif falan öğrenmem lazım (-:

hacı bence gayet iyi gidiyorsun. ben ağzım açık bakıyorum :)

Fasulyek çenenin çizgisi değil o orada gölge var, bilerek maskeye ışık vermedim sadece gölgelerinin gözüken çizgilerini belirttim, kısa süreli çizimde detay çok yok dikkat edersen, sanırım resim öğretmenisin bu kadar çok sıraladığına göre? Çizimin aslında da iki burun deliği gözükmüyor bu arada ben sadece hb ile çizmistim resmi.

boş zamanında uğra da sana N çalıştırayım.

resim öğretmeni değilim, moda tasarımı yapıyorum. aynı zaman da sanatçıyım da sergilere de katılıyorum..
güzel sanatlardanım.
sana önerim iç çizgileriyle çiz mesela o dudak nereye kadar devam ediyorsa vs. 3 boyut algılaman lazım ancak o zaman oturur. şu anda surat bir garip dönüyr gibi vs.
gölgelemeden ziyade çizgisel çalış.
ilk ders düz çizgi çizmeyi öğren elin açılsın.
70 100 kagıt al. kalemi işaret ve baş parmagının arasında tutarak düz çizgi çiz. kolunu omzunu kullan çizerken. bileğin sabit kalsın. asagı yukarı yana öne. dümdüz çizgiler çiz.
sonra elips ve yuvarlak çiz.
daha sonra natürmort çalış.
sonra model.
çizgide nüans, rakusi gibi şeyleri araştır. çizmeye ve insanlara göstermeye devam et. hatalarını daha çok görürsün

ankara zaten 100 m^2 alan olduğu için, nerede olduğunuzla, vasıtanızın olup olmaması, ulaşım mulaşımı sormadan, saati ve nasıl bir ambiyans istediğinizi öğrenmeden sallayalım mekanları gitsin.

Açılışı yapıyorum;

çayyolu pool pub.

Nası bi mekan arıyonuz nerede arıyonuz bi filtrele yeğenim.

Şu sıra Kızılay'da içemeyeceğinize göre Tunalı.

@buff içenler vardı sen hayırdır?

ayrıca cadde değil mekan adı verirseniz sevinirim.

Abi içen vardır da her gün demokrasi mitingi ayağına kopuyolar Kızılay'da, çok hoş bir ortam değil.

Bestekar 21 diyorum o zaman. En seviğim yerlerden biri.

Veyahut Botanica ama erken kapatıyo orası.

Soul pub var olgunlarda.

Tunalı mood

Herkes götünü başını kaşıdığına göre elde. Ayakla böyle şeyler yapılamıyor.

Ellerde..Normal bir günde metroda otobüste elinizle tutunduğunuz yerlere, önünü arkasını kulağını burnunu kurcalamış bir sürü insan temas ediyor, her gün eve kaç pipinin terini pisliğini getiriyoruz belli değil.

@cedilla öyle bir yazmış ki ellerimi kesip atasım geldi. el o yüzden :(

zor soruydu bu, baktım teknik cevap veren olmamış. Ben de fikir belirteyim o zaman.

Ben hep ayaklarda zannederdim, çünkü ayaklar kokuyor, kokan şeyin de baktari olduğunu filan söylüyorlar. onun dışında eller aşırı sık yıkanırken ayaklar ellere göre çok daha az yıkanıyor. onda da yıkama sırasında yoğunlaşılan bir bölge olmuyor ayaklar, oysa eller sürekli ve özel olarak yıkanıyor.

mesela her gun duş alsanız bile ayaklarınızı günde 1 kere onda da foşul foşul aralarını maralarını bileğinizi filan voyink voyink diye yıkama aksiyonunu çoğunlukla es geçiyorsunuzdur ama eller, hem o banyo/duş esnasında hem de sabah kalktığınızda tuvaletlerden sonra yemeklerden önce, sıcak bastığında orayı burayı ellediğinizde, canınız sıkıldığında filan sürekli yıkadığınız bir organınız.

yani bence heryere elimizle dokunuyoruz ama tonla da su harcıyoruz temizlemek için, ola ki temizlenmiyorsa siz haklı olabilirsiniz ama o kadar sabun mabun işe yarayan birşeylerse elleri şuna benzetiyorum ben; işleyen demir pas tutmaz.

söyliyeceklerim bu kadar.

bir yazı görmüştüm, doğruluğunu bilmiyorum. avmlerde yürüyen merdiven tutamaklarında en çok rastlanan maddelerden biri spermmiş :/ el döver her türlü. çorabı temiz tutarsan bir şey olmaz. sürekli aynı kalıp içinde tuttuğumuz için kokuyorlar bence. ayrıca ayaklarımızı da elimiz kadar sık temizlemeye çalışsaydık hiç kokmazdı.

ellerde. hem de kaç kat fazla.

cep telefonları mesela, dışarıda spermli otobüs tutacaklarında tutunup, sonra o elle telefonu çıkarıp facebook falan geziyorsun, sonra eve gelip ellerini güzelce yıkayıp, yine o telefonu çıkarıp facebook geziyorsun.

cep telefonlarında, klozet kapaklarından 10 ila 400 kat fazla bakteri var. elini sen düşün.

www.livescience.com
info.debgroup.com

mikrop miktarı mı yoksa mikrop çeşidi mi?

çeşit olarak el olduğu kesin(farklı yerlere dokunup çeşit çeşit mikrop alıyoruz) ama miktar olarak bilemem.

asker saatinin yaldızlı olanı bu yahu

151 mi olmuş vay anasını adamlar 10 liralık saati boyayıp moda yaptı tekrar :D

leş

casio f-91w asker saatinin altın yaldızlı olanı, belki kadınlarda güzel durabilir, erkek takınca kahvede okeye 4. oluyor direkt.

kardeşim almış aynısını ne zaman kolund görsem dalga geçip kezban kıro diyorum

benim arkadaşımda var bu. güzel duruyor, ben beğeniyorum.

yalnız büyük ihtimalle farklı diyarlarda yaşıyoruz. Çok ilginç.

Bu saat kadınlar arasında aşırı moda, yani benim tanıdığım her 2 kadından 7 sinde bu saat var. 3'er 5'er almışlar ve siz hala asker saatinin yaldızlanmış hali, 10 liradan üretiyorlardı yaldızlayıp çakmışlar mı diye sorular/komiklikler yapıyorsunuz.

ilk defa burada görmüş olabilme ihtimaliniz kıtmir olma ihtimalinizle neredeyse aynı.


ne gerilmişim arkadaş, herneyse iyi oldu bu. sinirimi attım. onun dışında saat güzel, kısa kollu şeylerle çok sık kullanıyorlar zaten, iyi oluyor. birileri beğeniyor olmasa bu kadar insan almazdı diye de düşünüyorum.

kadınlarda bu moda şimdi retro diye. bence bok gibi. koşarak kaç. piyasada bir ton zarif kadın saati varken moda olan modele bak.

İğrenç.

Furkey diye bir marka gördüm. fiyatları ve tasarımları güzel gibi gayet. Bursa'nın en büyük 2. imalatçısı olduklarını iddia ediyorlar.

www.furkey.com.tr

Biz daha geçende 5 yıl yaşanacak bir öğrenci evini, evimizin herşeyi ikea'dan düzdük(bu böyle deniyordu değil mi?) fiyatları filan o tür aksiyonlu eşyalara göre uygun filan diyorlardı, gerçi sağlam mı değil mi bilmiyorum. Ama şık bir ev oldu, sağlamlığından ben anlamıyorum

Onun dışında geçende yeni evlenen bir arkadaşım da bu enza mı ne diyordu çocuk oradan almışlar ama pahalı diyordu o arkadaşım, tüm bunların dışında ona akıl veren bir arkadaşım da(keza kendisi öyle yaptı ben şahidim) ''oğlum bak versace'nin filan tasarımlarına aynılarını sitelerde çok uygun fiyata yaptırırız diyordu'' bir de böyle birşey var. yani beğendiğiniz koltuğu da bildik bir marangoza yaptırsanız daha mı ucuz olur sanki onu da bilmiyorum.

bu kadar bilinmezlik yaşadığım kerbelada daha fazla da duramam ben. gidiyorum bu.

İder mobilyaya git kesin bir şeyler alırsın. Fiyat/kalite konusunda mükemmel.

Salon falan ikea. Yatak odasini koctastan almistik ama memnun degildim, tasinirken boyfan boya dolap yaptirdim. Yatak zaten idas'ti, o kaldi. Yatak harici mobilyaya cok para gomme taraftari degilim. Perdeler icin de pazara bakabilirsin, gercekten guzel modeller oluyor, pencereye gore de dikiyorlar. Annemler perpa'dan bi yere diktirdiler, ben de 2 odayi orda diktirdim ama secime gore ufak capli bir servet verebiliyorsun, tasinilacaksa hic gerek yok bence.

Ikea'nin ektorp koltuk takimi, liatopr (bu muydu adi ya) kutuphanesi, tv unitesi be adini unuttugum sade yemek masasi ve bufesini almistik. Aksesuarlarla guzellestirdim. Yazligin oldugu yerdeki perdecide efsane kumaslar var, ordan bi suru ortu aldim. Gittigim yerlerden resim topluyorum, onlari da sade cercevelere koyuyorum. Yine pazarda guzel kirlentler var

Beyaz eşyaları internetten, mobilya ve takımları hanımla gezerek mobilyacılardan (Doğtaş vs.). Perdeleri hanım halletti mahalle perdeceilerinden zevkine ve kafasına göre. Halıları idareten ailelerden aldık, zamanla güzel halılara rastladıkça eskilerini emekli ettik. Alışverişin de keyfi var, her şeyi bir anda alırsan, ilerde rastladığın güzel şeyleri alamıyorsun.

Biz mobilyacıdan ömürlük dayanacak eşya alıyoruz genelde. Atmalık ama şık eşya için IKEA daha ucuz oluyor. Daha uyduruk şeyler içinse mobilyacılarda paket halinde oluyor, yemek+yatak odası 3000 lira diye.

bütçe meselesi biraderim. tepe, doğtaş, kelebek bunlar orta sınıfın az üstü diyebilirim. daha üstünde ve daha altında birsürü firma var. enza'ya bakabilirsin biraz daha düşük fiyatlı. ama bu olay öle bişeyki gidip ucuz bi mağazadan çok pahalı birşey alabiliyorsun. modalife diye bi marka var 3 takımı 6bine satıyor.

gebzede bir spotçu vardı, poly mi ne öyle bir şey. bekar evi için çekyat takımı, yatak, baza, dolap, beyaz eşya vs için 2011 de 3000 tl vermiştim.

Yatak odamdaki tüm eşyaları Ikea'dan aldım, halılarımı da.

Perdeleri kumaş alıp diktirdim. Şimdi neresi olduğunu hatırlayamadım ama İstanbul Avrupa tarafında böyle uzuc toptan perdecilerin olduğu bi semt vardı, ordan almıştık. Adamlar kendileri dikip kargoyla bana gönderdiler.

Beyaz eşyalarım önceki evimde vardı, onları getirdim yeni almadım. Bi tek ocak aldım Termikel'den.

Yemek masamı antikacılardan aldım, sandalyelerini de Koçtaş'tan. Bi de yine Koçtaş'tan balkona masa sandalye takımı aldım.

Kitaplık ve koltuk takımımı internetten aldım. Koltukları evgör diye bi siteden almıştım hatta. O zaman tam öğretmenler günü zamanıydı ve öğretmenlere indirim kampanyası vardı, ben de akademik çalışan olduğum için güzel bi indirim yapmışlardı. Koltuk takımımı almadan önce ben de epey gezdim hem bilinen markaları hem de Ankara'da Siteler diye bi yer var, mobilya mağazaları var hep orada ama internetten alınca çok daha uygun fiyata geldi. Kapıma kadar da getirdiler. Lakin aşırı kaliteli çıkmadı ürünleri ya da benim evdeki hayvanlar helak etti bi kaç senede, orasından emin değilim.

Ekleme: Belki fikir verir bütün bu saydığım eşyaların tutarı 5000 6000 lira civarında oldu.

ikea +1 (koltuklarım, kutuphanelerim, yatagım ikea, aynı mantıkla almıstım, halen saglamlar)
parasını bir senede çıkartıyorsun zaten cok pahalı bir sey alma bence ayrıca enza mobilya satış magazasına gidersen ellerinde eski senelerden kalan bazı takımlara ciddi indirim yapıyorlar, baya ciddi. onlara bakabilirsin.

Aslında kaliteli bir şeyler alıp tasinirken eşyaları da götureyim diyorum ama yolda onlar da mahvolursa uzulebilirim. O yüzden uygun fiyatlı fakat ucuz durmayan eşyalar bulursam alıp, tasinirken atabilirim ya da ihtiyacı olan birilerine verebilirim. Bu yazılanlar doğrultusunda internet satışlarına ve ikea'ya bakmak cepte. Diğer yazılan yerlere de bakayım tek tek.

karışık
ikea inegöl masko evgör idi sanırsam.
yani taşınmaya müsait falan diyosan demonte bişiyler tercih et.
masko ve modoko genelde çok pahalı uğradığına değmeyebilir.

ben eskiciden alıp çılgın şeyler yaptırdım. bi kısmını da imalathaneden ham alıp boyattım.

konfor mobilya dan sakın alma aman diyim. zirve inegol mobilya diye de geçiyor

son 3 yıl içinde 2 yıl ssk piriminizin yatması gerekiyor işsizlik maaşı için

o projeyle bağlantılı bir şey değil işsizlik maaşınız. iş akdiniz işveren tarafından feshedildiyse ve farklı şirketlerde dahi olsa aşağıdaki şartları sağladıysanız neden olmasın.

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na göre;

- İşsizlik sigortası kapsamında bir işyerinde çalışırken çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybedenler,
- Hizmet akdinin feshinden önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olmak kaydıyla son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmalıdır,
- Hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde başvuruda bulunulmalıdır. Başvuruda gecikilmesi halinde geçen her gün için işsizlik ödeneğinden faydalanılamayacaktır.

birazdan aşşağıya girilmez cevapları gelecek, ama insan kendisi bilir, kendisi için en iyisini.

eğer 1000 lira para hayatını idame ettirirken keşke dedirtmeyecekse, yani lan biz yokluk görmüş insanlarız eskiden de az harcardık diyorsan girilir tabi bunda da işinde bir risk olmaması lazım. yani işten ayrıldığında borcunun olacağı hissi seni özgüven olarak 1 düşürür. bel bağlamış olursun. işin garantiyse, ayrılma restleşme durumları ortaya çıkmayacaksa ve yukarıda bahsettiğim hayat standartlarındaysanız girilir.

ama yok, evlendik ve birazcık da hayat nedir nasıl birşeydir yaşayalım derseniz, ya da hanımın babasının evinde ki standartları sağlamalıyım fikrindeysen de girme. gün olur yeni şeyler çıkar iş değiştirirsin hanım çalışır birlikte yaparsınız birşeyler.

Su an kesinlikle uzak durun bu fikirden. Hem faizler yuksek hem konut fiyatlari siskin. Konut balonu olduguna inanmiyorsanizda onumuzdeki ay devlet bankalari zararina faizleri dusurecekler

bence çocuk doğsun, önünüzü bir görün sonra girin.

çocuk doğsun +1

Cocuktan sonra karar ver+1

mamak için baktım. ortalama 200 bin liraya çok güzel evler alınabiliyor. eğer işiniz garanti ise, 3 sene sonra işten atılma riskiniz yoksa veya atılırsanız dahi taşı sıkar suyunu çıkarırım diyorsanız o evi alın. kızınız doğduktan sonra da şansınız elbet dönecektir bence. çocuğu veren allah rızkını verir der dindar insanlar, benim böyle bir lafı destekleyecek tarafım yok ama bence çocuk size şans getirecektir. eşiniz de doğumdan 1-2 sene sonra çalışabilecekse düşünmeden girin derim. bu saatten sonra faizlerin düşmesi vs. söz konusu olamaz. önümüzdeki 4-5 sene içerisinde bu evi aldınız aldınız, sonrasında işler çok farklı noktalara gidebilir.

eşiniz işe girsin sonra girin bu topa.

ayda 2500 gelir, 1500 kredi, kaldı mı 1000. bunla ne yapabileceksiniz.

eşiniz işe girdiğinde 5000 girecek eve, bunun 2500 ünü krediye yatırıp, kredi ay taksidini azaltır, 5 sene sonra taksidi bitirirsiniz. kalan 2500 fazla gelirse onunda bir kısmını kenara atarsınız isterseniz.

Bence girin. Beklemekle olmuyor. Yarın çocuk olur, başka bir şey çıkar, hanımın işe girer başka bir şey çıkar ama evi bir kere aldınmı ödemek zorundasın ve mecburiyete yönelik plan yapmak daha önemli.

Bir de çok teredüttedeysen üç ay parayı bankaya at. hem kendini tartarsın.

kurnaz +1500

Eşiniz işe girdikten sonra girin borca. Yarın öbürgün bir sağlık sorunu vs olsa acayip bunalırsınız daha doğum var önünüzde riske girmeyin.

Herkes sanırım şu noktayı kaçırmış, alınan evin kredisinin bir kısmı evden gelecek kira kapatılacak. 700 lira kira olsa 800 lira krediye kalıyor, siz de 700-800 liralık evde otursanız; 3000 lira maaş ile bir şekilde geçinilir ama 2500 lira maaşta bayağı kısıtlı yaşamanız gerekecek, bence maaş 3000 ve üzeri ise girin yoksa girmeyin, eşinizin çalışmasını bekleyin.

Bebek doğsun, bebeğin masrafları ile tekrar bir hesap yapın. Dere geçerken at değiştirilmez diye bir laf var.

teşekkür ettim herkese, düşünceleri için.

www.youtube.com

Kisiden kisiye degisir, o sebeple batuhanolabilir+1

kişiden kişiye değişir +1 fakat şöyle de bir şey var; sen alışkanlıklarından kurtulmak istemezsen onlar kendiliğinden gitmez. kabul et ya da etme hayatının büyük bir parçası artık yaşamında değil. ortada bir boşluk var ve dolması gerekiyor. dolmadığı, dolduramadığın sürece üzüleceksin. yeni aktiviteler, hobiler ve/veya yeni bir ilişki...

dediğim gibi boşluk, sen istemediğin sürece kapanmaz. çaba şart.

edit: madem herkes bir parça paylaşıyor ben de atayım bi tane :) www.youtube.com

haha şarkı dahil batuhan +1

acı yaşarken, sebeplere odaklan. lazımdı diye düşün. olumlu yönleri düşünmenin anlamı yok.

alışkanlıklarına bağlı ama şuna da dikkat et, onunla kahvaltı yapardım deyip her kahvaltında aklına getirme. bu sizin alışkanlığınız değil. yani olmayacak şeylere anlam yükleme süreci zaten olacaktır mühim olan onu uzatmamak.

yeni birini hemen ara. ama uzun ilişki için arama. onun için önce özgüven ve ego yerine gelsin. onları hallet. hem de kendine dair, ilişkiye dair çıkarımlar yap ve bir daha daha sağlam bir ilişki dizayn et.

şanslıysan çok çok çok daha iyi(sana göre) birini er ya da geç bulursun. o kadar şanslı değilsen de acele edecek bir şey yok. kendini tanımak, kendine odaklanmak hepsinden önemli.

çok boş zamanın olacak, spor yap. kitap oku. tatile çık. arkadaşların sıkılana kadar onları dürt. ilişkin varken yapamadıklarına ve yapamayacaklarına odaklan, böylelikle aklında kalmasın hiçbir şey.

şimdilik benden bu kadar tavsiye.

bünyeden bünyeye değişir, kimisi hiç hissetmez, kimisi 3 günde atlatır, kimisi 3 yılda, kimisi de putlaştırır ve atlatamaz.
kişilik özellikleriyle ilgili(normalde takıntılımısın değilmisin v.s) ne kadar sürede atlatacağın
ama benim yıllar öncesinde uydurduğum bi' kum saati hipotezim vardı daha da hiç şaşmadı, hep çalışır. yani, aşık olduğu sanısına düşen insanlar için; bence girdiği sürede çıkıyor.

insan sonuna geldiğinde başını anımsar, o ilk etkilenme, güzel günler, ''aslında şöyle iyi şeyler'' diye iç geçiştireceğin bir sürece gireceksin. bu sürede kendine/fikirlerine baskı yapma, ileride patlarsın.
devamında ''ama''larla başlayan bir aşamaya giriliyor genelde, ''iyidi ama, şöyleydide''(kötü hatıralar) ondan sonra uzaklığın etkisiyle 2. ama dönemine giriliyor, yani onun kötülüklerine bahaneler bulma. hah işte bu kısmı tehlikeli, eğer bu kısımda ondan hala haber alıyorsan yani kıskançlığı ortaya çıkartacak aksiyonlar vuku buluyorsa patlarsın. kapatacaksın bu kısımda kendini ona, kafkanın çok iyi betimlemeleri var burayla ilgili. çünkü eğer ona kendini kapatmadıysan bu onu metalaştırmana ve sevdiğin insana haksızlık etmeye hatta erkeklik gururuna vurma eşiğine kadar bile gelir. eğer olurda bu kısmıda atlatırsan sonrası zaten zamanla alışmak oluyor, yani onunla da yaşamaya başladığını farkediyorsun. Nasıl diyorlardı, unutmuyorsun ama alışıyorsun, yani yolda görsen şöyle bi' göz kırpıp samimiyetle ''N'aber'' diyebileceğin kıvama geliyorsun (senin sorduğun süreçte zaten bu kıvama gelebilme) işte bu naberi diyebiliyorsan ya da içten bi' ''sen nasılsın'' geçmiş olsun bitmiştir olay. keza patlamalar sürekli 3. evrede oluyor orayı atlatırsan gerisi kolay.

kişisel örnekler senin işine yaramaz ama elimde tonla var; mesela ben ne kadar sürede atlatıyorum sorusunun cevabı 3 gün, ancak o 3 nasıl geçiyor kısmı sıkıntılı, yani o 3 günü yaşamayıp ölsem daha iyi(ayrılan tarafın ben olması değiştirmiyor, eğer ben ayrıldıysam farkındalık daha geç oluyor ama er ya da geç bu sürece giriyorum ve ), zaten ölüyor hissediyorum kendimi. yanlış anlaşılacağım ama bence bu konu önemli olduğundan belki bi' işine yarar diye yazmaktan çekinmeyeceğim, uçurumdan düşüyormuşum gibi hissediyorum, ve elini uzatsa tutacakmış ama uzatmayacağını bilerek akmıyor zaman, öyle ki o anlarda sahip olduğum herşeyi, herkesi yıpratarak, ve belki de geri dönüşü olmayacak şekilde kırarak, çizerek. uyuşturucu gibi birşey yani, bi' tek öldürmüyor.

Ama mesela çok yakın bir arkadaşım ise; hala arkadaşlarından haber aldığı twitter v.s de takip ettiği için bir türlü içselleştiremedi olayı, hala yılın belirli dönemlerinde nüfuz eder. hiç unutamadı ama onunda hiç böyle bitik olduğu bir dönemi anımsamıyorum.
başka bir arkadaşım ise, kendisine fiziksel zarar veriyor bazen ama onun için ilişkileri arasında geçiş süreci diye birşey yok. bir gün önce uğruna öleceği kadından çat diye vazgeçip başka bir kadının uğrunda ölmeyi, onun için herşeyden vazgeçmeye hazır oluyor (ve malesef bu adam ergen değil) ben hep bunu gossip girl'de ki serena karakterine benzetiyorum, aşık olduğu dönemde inanılmaz aşık ama bittiğinde de hiç aklına gelmiyor. yenisine inanılmaz aşık olarak yoluna devam ediyor.

tam anlamadım sanırım ama, ben de tam tersini düşünüyorum genelde butik(!) ürünler pahalı oluyor. birikim yapmak için, acil olmayan şeyleri almayın yeter.

Uzun zamandir dedigini yapiyorum mutluyum.

'büyük markalar'ı dışlamak yerine fiyat/performans oranını baz almak daha mantıklı.

mesela 2 hafta önce waikiki'den 20 liraya bez ayakkabı aldım. rahat değil, tabanı kayıp duruyor, ayağıma vuruyor. 1-2 haftaya da yanlardan açılacak muhtemelen. iyi mi yaptım? hayır. 60-70 liraya sezonu çıkaracak daha rahat ayakkabı alabilirdim. hem hemen dağılmazdı, hem rahatça giyerdim. büyük markanın indirimdeki ürünü de olabilir, veya büyük olmayan ama kaliteli markalar da olabilir bu 60-70 liralık ayakkabı. ama gidip de hakiki aslan derisinden 600 liraya ayakkabı almaya da gerek yok. bunun gibi.

Tommy'den aldigim gomlegi 6 bucuk yildir giyiyiyorum. Aslinda aldigim her seyi en az 3-4 yil giyen biriyimdir. Zaradan 2011 yilinda 129 liraya aldigim jean'i de hala giyiyorum. Giyinmeyi bilmekle alakali bence bu durum.

Bershka ve pull and bear'dan 4-5 yil once 30-40 liraya aldigim yaklasik 20 tshirtun hepsi tas gibi duruyor. 7-8 tanesini gecenlerde birine verdim kilo aldigim icin olmuyor. Yaklasik 3,5 yil once 60 liraya aldigim yesil keten pantolon hafif solmus. Bugun gordum uzuldum. 9 yil once ck tshirtum hala ilk gun gibi duruyor. Kac arkadasik nolur bana ver diye yalvardi da vermedim.

Sorun alinan urunde degil. Ne aldigini ve nasil giyecegini bilmeyen tuketicide.

Mobildeyim edit yapamiyorum. Yazdiktan sonra bir sey hatirladim. Sanirim 2010 sonbaharinda aldigim lacoste ayakkabiyi hala giyerim. Oyle ayda 1 falan da degil. Baya baya giyerim. Fiyatina gore alisveris yapmam. Kalitesine gore yaparim. Demiyorum ki lacoste ayakkabi alirsan 5-6 sene giyersin. Ama ne alacagini ve nasil kullanacagini bilirsen her kiyafet en az 2-3 yil gider. Insalar bi' jean aliyor ayda 20 kez giyiyor. Boyle bi' dunya yok maalesef.

@Isott ta katiliyorum.
Babamin bir lafi var ' ucuz mal alcak kadar zengin degilim' bende aldigim urunleri guzel kullanip uzun yillar giyerim.

@Icim urperiyor eger ayakkabi acilir ve bozulursa direk iade et,aliyorlar.fise/faturaya gerek yok.

tam anlatamadim sanirim. amacim kalitesiz seyler almak degil. durus sergilemek. buyuk markalari sadece asiri ihtiyac halinde kullanmak.

hala haklısınız. aslında söylemek istediğim. büyük markaların cazibe etkisinden kurtulmak. biraz para varsa sırf gördük diye markasız bişey almıyoruz. ama markalı ürünler için durum farklı. bi boyner'e, mediamarkt'a vs..girince aa supermis diyip gercekten ihtiyac olmasa da aliyoruz.

ben türkiye'deki küçük marka ve küçük dükkanların çakallıklarından ve şark kurnazlıklarından bıktığım için; "bir sorun çıkarsa uğraş dur" dememek için büyük markaları tercih ediyorum. fiyat&performans dengesindeki aralık para&huzur dengesini aşabiliyorsa büyük marka almayın. şüpheye düşüyorsanız esnaf çakallıklarından uzak durun. zira dürüst esnaf çok az.

Barın düz doğrultuda inip kalkıyor olması gerekiyor sanki. Bu biraz şekile odaklanmış ama doğru bence. Form mükemmel değil sadece. Bu hareketi hiç yapmadım gerçi izlediğim videolara göre yorumladım

Belliki 2.2 milyon kişi bu sırrı çözmek için uğraşıyor ama kız güzel.

Ben ne yaptığını anlamadım, Romanian Deadlift yapıyorsa eğer biraz yüksek ağırlıkta direkt bel fıtığı olur bu formla.

exlibris lol

belini çok uzatıyor sanki. Dizleri de bi tuhaf duruyor. Ebru şallının squatına benzettim :D

youtu.be

angelus evt banada öyle geldi

hocam şöyle bir mantık var, nasıl yeni işe girerken minimum 2 yıl tecbüre istiyorlar ama yeni mezun nerede işe girip tecrübe kazanacak muhabbeti varya. ihalellerde de daha önce yaptığın bitirdiğin işleri istiyorlar. yani yeni firma kurup ihale slman çok ama çok zor. ihale kurulunda dayın amcan vsr ise bilemem

Emin değilim ama, diplomanın oda kaydıyla birleştiğinde belirli bir miktar iş bitirmeye gelen bir denkliği var diye biliyorum. tamamen arkadaş yalanının kurbanı da olabilirim ama, yeni mezun bir inşaat mühendisiyken biz nasıl ihale alacağız lan soruma böyle bir cevap aldığımı anımsıyorum, diploma + oda kaydı şukadar iş bitirme sayılıyor diye.

hayatımda hiç dana jambol alma ihtiyacı hissetmemiştim, sayende en yakın zamanda gidip marketten alacağım. yunusta vardır inşallah.

Neyse biber, domates ve kekikli makarna yapabilirsin. olsa hayır demem. Bir de sen değişik birisine benziyorsun eğer evde ananas varsa ananaslı makarna şahane birşey, internetten tarifine filan bakıp deneyebilirsin.

Mantar al, kremalı mantarlı sarımsaklı makarna yap. Felseğen, kekik ve defne de eklersen cillop olur.

Sormustum yok demislerdi sozlugun yetkili bilgili ve bir o kadar da acimasiz olmasina ragmen koca yurekli olan yetkili abileri. Bi af falan cikarsaniz ya eheuhe.

yazar olduktan sonra uçurulduysanız eğer aynı kullanıcı adını alamıyorsunuz. ama çaylaklıktan hiç yazarlığa geçmeden uçurulursanız ne oluyor bilmiyorum.

Leyla'nın cinsiyetle bi' ilgisi olduğunu sanmıyorum ama onu da tam bilmiyorum; duyurudan crown nickli kişiye özel mesajla sorarsan eğer net cevapları verecektir.

2001 de (15 sene) üye olduğum uçurulmuş nickimle tekrar kayıt oldum ben. 1 2 sene öncesine kadar Mümkün değildi. Şu an aynı nick ile çaylağım.

Yasal olarak tabiki de sıkıntılı, sonuçta adamlar bu sistem üzerinden vergilendiriyorlar sen yekten vergi kaçırmış oluyorsun ama yasal olarak peşine düşeceklerini de sanmıyorum. en fazla ortaya çıktığında telefonunu kapatıyorlar işte.

edit: anlaşılır olması açısından; sen 1 telefonun vergisini ödüyorsun, ardından onu kullanmayıp aynı imei üzerinden başka bir telefonu kullanacaksın(sanırım) bu da 2. telefonun vergisini vermemiş olacağın anlamına geliyor. bu aynı şuna benziyor, çok eski bi' araba almışsın ötv, kdv vermişsin ardından 2. arabayı alıyorsun ve diyorsun ki ben ilk arabamı kullanmayayım bunların ötv kdvsini vermemeyim. aslında olsa iyi olurmuş ha.

yapan bir telefoncuyu tek imei yüzünden hapse atmışlardı. yargıtay beraati bozmuştu falan. haberi vardır nette. bulaşmaya değmez.

Evet, nedendir bilmiyorum ama insanlara sürekli yardım edesim geliyor, istemsiz. en son okulda bir arkadaşım farketmişti, ben de onun bana söylemesiyle ayrımsadım. biraz düşününce de hak verdim çocuğa.

Bence bu yeterli bir sebep.

evet çünkü yalnızım :d

ortalama bir insanım. iyi olduğum da oluyor, kötü olduğum da. dengedeyim, bir taraf ağır basmıyor.

iyi biri olduğumu düşünmüyorum ama kötü biri olmadığımı düşünüyorum.

iyi yönlerim de var tabii ama genel olarak kötü biri olduğumu düşünüyorum. tembel, bencil, acayip çıkarcı, para düşkünü biriyim. çok açık söylüyorum daha akıllı ve yetenekli olsaydım illegal işlere girer, pek de vicdan azabı duymadan parama para katardım. şu an bunu yapmamamın tek sebebi, yapmayı bilmiyor olmam. kendi isteğim, çıkarım doğrultusunda yapmayacağım şey çok çok az gerçekten. bundan kısmen rahatsız oluyorum ama diğer yandan, "iyi lan böyle şerefsiz olursan çok zengin olursun, yürü be kim tutar seni" diyorum. hayattaki en büyük korkum fakir bir şerefsiz olmak. para olduktan sonra hallediyosun imajı bi şekilde huehue

İyi biri olduğumu düşünüyorum. İnsanları kırmamak, üzmemek için elimden geleni yapıyorum. Hata yaptığım zaman özür diliyorum, bana hata yapıldığı zaman affedebiliyorum.

Ama kendime karşı kötü bir insanım. Kendimi hep üzüyorum.

vicdanen iyi birisi olduğumu, davranışlarımda 'bazen' kötü birisi olduğumu düşünüyorum. her kötülüğe canım acıyor ama bazen yapmadan duramıyorum.

bunun bir standartı yok.

Düşünüyorum.

kotu biri olmadigimi dusunuyorum ama iyilik melegi de degilim, zaman zaman tepem atiyor herkes gibi fevri ve asabi olabiliyorum. ama huzurla uyuyabildigime gore kotu biri degilim demek ki diyorum (ya da gamsizimdir belki ama yok ya kotu degilim :) )

evet, kendimden başka kimseye bi zarar vermişliğim yok yeterli bence

Iyi biriyim ama isteseydim şeytandan hallice olabilirdim . Kadın Doğası gereği bazen aklım çok fitne fesatla karışıyor ama saf düşünmeye çalışıyorum.

Iyi biri oldugumu
hic kotu biri olmadigimi
asla olamayacagimi
bunun bana zarar verdigini
daha da verecegini

dusunuyorum.

zaman zaman ayarı kaçan iyi biri olduğumu düşünüyorum. bilerek isteyerek asla kötülük yapmam, kimseye kinlenmem, intikam almak istemem. kimsenin yardım teklifini geri çeviremem. random act of kindness olayına bayılıyorum, çok da yaparım.

ama canımı sıkkınsa anlık patladığım oluyor. bunu da en çok zavallı anneme yapıyorum. resmen nankörmüşüm yalnız :(

çıkarcı, tahammülsüz, alaycı, kendini beğenmiş biriyim. egoistin tekiyim. ailem haricinde insanların mutluluğunu pek istemem, kıskancım. gel gör ki kimseye bir zararım yok. bilerek ve isteyerek kötülük yapmam. nedeni ise çok basit, bunun için enerjim yok. insanları onlara kötülük edecek kadar takmıyorum, enerjimi onlar için tüketmek istemiyorum. beni tanıyıp bilenlere sorsan kendi halinde sessiz sakin zararsız bir insan olduğumu söylerler. fakat en son ne zaman birine koşulsuz iyilik yaptım hatırlamıyorum. şimdi sen karar ver, iyi miyim kötü mü.

kendime iyiyim
başkaları umurumda olmaz. Başkalarına göre kötüyüm yani.

evet; çünkü kötü olmayı beceremiyorum.
ah, nasıl da isterdim kötü biri olmayı!
velasıl, iyi biri olmayı istediğim için değil; kötü biri olmayı beceremediğim için iyi biriyim.

şöyle ki ; toki de genel olarak tünel kalıp kullanıldığı için duvarların sinyal iletmemesi olağan bir durum, ancak tam bağlı gösterip internete girememeniz servis sağlayıcınızla ilgili sanırım. öyle anlarda internet servis sağlayıcınızla (büyük ihtimalle ttnet) bi' görüşün. tüm bunların dışında darbe girişiminden sonra o bilmem kaçıncı zırhlı birliğinin etrafında jammer kullanıldığını bende duydum. mesela turkcell hatlar kazan dolaylarında filan hiç çekmiyordu. şimdi son durum ne bilmiyorum.

Burası yapracık, burada da berbat. Kentnet diye bir firme yükselişte şimdilerde.

17 günde gelende oldu 40 küsür günde gelende. nasıl böyle oluyor hiç bilmiyorum. gift mi birşey yapıyorlar zaten Ptt den de fatura filan çıkmıyor,

2 hafta ile 10 hafta arasında değişiyor geliş süresi. önceden belirlenebilen, tahmin edilebilen bir şey değil.

ptt fatura çıkarmıyor.

gift falan yapılmıyor, gerek de yok, geliyor zaten.

ptt memuru insaflıysa kapını çalıp eline teslim ediyor, üşengeçse kapıya bırakıp kaçıyor. 60 küsür ürün aldım, bir tane bile gelmeyen olmadı. Ancak bölgendeki ptt'nin gevşekliğine bağlı olarak kaybettikleri ürün olabilir, tamamen bölge çalışanlarına bağlı.

bu arada "ürün gelmedi" diye aliexpressteki satıcıya çemkirme, onların kendi kanunları gereği hiçbir zaman göndermezlik yapmıyorlar. gönderdim diyorsa emin ol göndermiştir. bizdeki ptt'de yavaşlıyor işler.

1 dolarlık ürünün bile bedava kargo olmasının sebebi, kargo masrafını çin devletinin kendi karşılaması. adamlar ticaret hacmi kasıyorlar. o yüzden oradaki adamların amacı seni kazıklamak değil sana bişeyler satmak. tekrar tekrar gelip ürün almanı sağlamak. ülke politikası bu.

"registered mail" olarak gönderirlerse aynı kargo takip no ile ptt'den de takip edebiliyorsun. başka şeyle gönderirlerse (bir sürü kargo firması var) o zaman sabırla bekleyeceksin gelmesini. arada bir apartman kapısının önüne de bak.

Ufak bir detay, bazen ürününüzü incelemek için paketi açıyorlar. PAket açma kapama ücreti olarak 40-60 kuruş birşey alıyorlar.

Ptt nin yavaşlığı+1

Çin-istanbul-mersin-kıbrıs rotalı kargo 20 günde gelirken

Çin-istanbul rotalı kargonun 70 günde geldiğini gördü bu gözler.

Özellikle unregistered olanları bekletiyorlar da bekletiyorlar. Ayrıca ürün zamanında gelmezse koşulsuz para iadesi yapılıyor(gelmediğini belirttiğiniz takdirde). ptt nin suçu da çinli satıcılara kalmış oluyor.

Takipli gönderiler(Yanwen'i kastetmiyorum) çabuk geliyor. Mutlaka takipli iste.

olay çok ilginç, merak ettim fiziksel sebebini ama çözüm olurmu bilmemde acemi+1 gibi düşünüyorum. 17. kat ve esmiyor. çok ilginç

Ben acemi'nin dedigini yapiyorum uzun zamandir. Sen de yap.

içeri sıcak çünkü konvaksiyon ile taşınan serin hava değil, duvarların ve mobilyaların yaydığı kızılötesi ısı vuruyor sana. düşük seviyede yanan ufo ısıtıcı gibi.

en iyi çözüm yine vantilatör, ancak o da duvarın yaydığı ısıyı engelleyemez. kızılötesi ışınımı azaltmak için koyu renkli eşyaları açık renkli şeylerle ört, beyaz tişört giy, perde varsa aç.

nötr yaklaşıyorum genelde. onlar kısa sürede sevdirecek veya sevdirmeyecek hareketler yapıyor zaten.

Sevmem hic olmasaydik ne hayvanlara ne bitkilere ne de kendimize bu kadar zarar vermezdik.

genelde sevmem. negatif önyargıyla yaklaşırım. çocuk falan da sevmem.

insanları sevmem, mukadderatı kötüdür ama yine de birey bazında kurtarılabilir olarak görüyorum.

köpek gibi düşünüyorum, toplu halde vahşet saçabiliyorlar ama yalnızken muntazamlar.

İyi insanlar var ve iyi ki varlar. Kötü, ciğeri beş para etmeyen insanlardan fazlalar bence. İyi insanları seviyorum.

Hayal kirikligina ugramaktan korktugum icin insanlari sevmeye korkuyorum.

Hayir; insanlarla iletisimim minimumda. Bazen gunlerce tek kelime etmedigim oluyor.. Hayatimi bu sekilde idame ettirebilmek icin epey ugrastim ama degdi..Bebek ve cocuk da sevmem +1

Sevemiyorum. Keşke sevseydim.

Ben insan severim. Genel olarak severim insanlari. Les olanlari sevmiyorum tabii.

Bebek ve cocuk da ozellikle severim. Cok tatli kucuk bir cocuk gorunce minciklayasim gelir genelde.
Cocuk sevmeyen insanlari sevmem iste bak. Neden sevmiyorsun, kimse cocuk sevmek zorunda degil diyebilirsin ama ben de bilmiyorum, nedense cocuk sevmeyenleri sevmiyorum. COcuk sevmeyen insanlar guvenilmez insanlarmis gibi geliyor bana.

mesafeliyimdir insanlara karşı, ama sevmem de diyemiyorum.

Ben sevmiyorum sevmem de. Onlar hayvanlara zulmedenler.

herkesi sevmek zorunda olmadığımı biliyorum, herkesi sevmiyorum ama insanların bir kısmını seviyorum. bebek ve küçük çocuk sevmeyenlereyse kesinlikle anlam veremiyorum. bebe yahu o, dünyanın belki de en saf şeyi, nesi sevilmez, nasıl sevilmez aklım almıyor. gerçekten iyi gözle bakamıyorum bu tür insanlara.

bebek, çocuk, genç, yaşlı ayırt etmeksizin kimseyi sevmem. hatta çocukları biraz daha fazla sevmem. çok ayrı bir dünyaları var. çok bencil ve acımasızlar genel olarak. yaşı biraz ilerlemiş insanlar (eğer kendini yetiştirebilmiş, birikimli biri ise) biraz daha katlanılır oluyor benim için.

aynı şekilde hayvanları da sevmem.

müziği ve doğayı çok severim ama bak.

sözüm meclisten dışarı ama FAK İNSANLAR KEDİ KÖPEK FALAN AKAR tipi insanları biraz fazla ergence buluyorum. ben de her önüme gelene papatya veren, herkesi sarılıp seven biri değilim ama insan ırkından böyle komple nefret etmek falan bana sağlıksız geliyor. sağlıksızdan ziyade, bunu yapanların kendini farklı göstermek istediğini düşünüyorum biraz. hayvan sevmek için insandan nefret etmek zorunda değilsiniz. "insanı sevmek" demek gidip tecavüzcüsünü, hırsızını, yolsuz politikacısını sevmek demek değil illaki. hepimiz insanız neticede, hiç değilse kendinizi sevdiğiniz için biraz tolerans gösterin yahu

hayvanseverleri sevmiyorum, zaten onlar da hayvan-sever'ler.

içimden insan sevgisi taşmıyor ne yalan söyleyeyim. bebek-çocuk, kafam kaldırmıyor zaten başta...

Sabah akşam beraber köpeklerimizi gezdirdiğimiz bazı insanlar dışında kendi aileme bile tahammülüm yok. İşimden de ayrıldım, gün içinde kimseyle muhattap olmuyorum. Kafeye mi gideceğim? Tek gidiyorum mk, garsona nezaketen 2 eyvallah bitti iş. Minibüse bile binmiyorum, bu ara hiç tahammülüm yok yanıma bir metreden fazla birilerinin yaklaşmasına. Bu ara sinirliyim ama en azından günde bikaç sefer huzurlu olduğumu çok net hissedip anlayabiliyorum.

Bebek ve çocuk hariç münferit olarak sevmediğim insanlar var. Birini sevmiyorsam özel, kişisel bir nedeni vardır. Ötesinde severim.

canlı türü olarak insanları sevmiyorum ama sevdiğim bazı insanlar var.

valla yaş ilerledikçe daha gözlemci ve mesafeli olmaya başladım. en nihayetinde insan da olsa insan insandır (!) lakin ben uzak duruyorum artık, yalnız kalmak daha güzel sanki, aşın ağrımıyor onun bunun derdiyle.

Tüm insanlığı yok edecek bir gücüm olsa anında kullanırım.

Insanina gore.
Akilli, kibar, iyi ve saygili insanlari cok severim.
Ama ufku kapanmis, aptal, kotu ce ot gibi yasayan insanlara asla tahammulum yok.

kendiliğinden mahcup insan severim, iblis insan sevmem. genele vurduğumuz zaman %15 - %85 dengesinde oluyor bu, o yüzden bugünkü anketimi sevmem diye cevaplıyorum.

bazılarını çok severim, çok ayırmam
ama şu tek işi eleştirmek, burnu havada, her şeyden memnuniyetsiz insanlar var ya, heh onlar bana uzak ben onlardan uzak...

insanları severim, yeni insanlarla tanışmak ve onlarla sohbet etmek hoşuma gidiyor. Aralarında sevdiğim özelliklere sahip olanlar varsa ise muhabbetimi geliştirip daha da ileriye götürmek için çaba harcıyorum ki sohbetlerimiz ve arkadaşlığımız daim olsun. Buradan da tanıdığım böyle insanlar var, günlük yaşamımda ise pek çok.

Çok seviyorum, kendini sevdirmekle ilgili derdi olanlara biraz dikkatli yaklaşıyorum ilk başta o kadar.

İnsanları çok severim. Genellikle herkese pozitif yaklaşırım.

genelde sevmem.

Su bolca

bolca su iç +1

kuru kayısı ye yatarken

su

Gece yatmadan önce bol su.

lavarla.com

Pazar günü toplaşma var, ona katıl işte. Belki birileriyle tanışırsın, birlikte takılırsınız sonra.

bu milyonuncu soru sanırım, hadi yine tekrarlayalım.

klüplere üye ol, bisiklet, kitap, doğa moğa v.s ; toplaşmalarda çok eğlenceli piknik v.s olabiliyor, gece zaten çok sık dışarı çıkılıyor oradan kendine uygun arkadaş grubu edinip artık klübü sallamayabilirsiniz
bir spor salonuna kayıt olarak, kendin gibi insanlarla tanışır arkadaş edinirsin
duyurunun ankara spor gibi bir telegram grubu vardı, ona katılabilirsin.
küçükde olsa bi' gece hayatı çevresi var aslında, vasıtan varsa gece dışarı çıkıp 2-3 akşamdan sonra onlarla arkadaşlık edebilirsin
la baktın hiçbiri olmadı çok sıkılırsan da gel birlikte kahve mahve içeriz. evde 3 yıldır bitmeyen 35'lik cin var onu içer zehirleniriz.

Cok guzel muzik yapan cok guzel barlar var. Voodoo blues mesela.

Reklam sayilmaz, insanlar Pokemon Go ile ilgili her seyi okuyor. Yani o haberler hit kazandiriyor, insanlara kendini okutuyor.

inanır mısın ben de düşünüyorum. 9gag, boredpanda ve bilumum içerik platformlarında, haber sitelerinde, bloglarda vs. her yerde pokemon go ile ilgili haber niteliği bile taşımayan uyduruk ucuz içerikler dönüp duruyor. ben bir kısmının (en azından başlangıçta) ücretli pr çalışması olduğunu düşünüyorum, ama çığ etkisiyle büyüdüğü için artık siteler hit uğruna ücretsiz içerik oluşturuyor sanırım. şöyle bir düşündüğünde son ayların hatta belki son yılların en büyük global trend topic'i bu sonuçta. avustralyalı adam da açıp bakıyor, arjantilisi de, türkü de, hintlisi de. en son bu tarz global hit olan konu olarak ice bucket challenge'ı hatırlıyorum. o da böyleydi.

star wars'ın son film gib düşün, heryerde onun afişleri, oyuncakları, figürleri filan vardı. Bu sayede popüler kültür kullanılarak, kendi hitlerini ve gerçek anlamda mallarını satıyorlar. mesela ankara armada da lcd ekranlarda sürekli pokemon go armada da oynanır türevi yazılar geçiyorlar.

edit: hayır ücretli pr çalışması değil, bu yazıdan o sonucu nasıl çıkarttınız.

daha çok akp güçlüyken akp'li olmak gibi düşünün. zaten popüler olan bir uygulamanın tarafında durarak kazanç sağlıyorsun.

@mete
Yani ucretli pr calismasi mi demek istiyorsun sir gawain gibi sen de? Benim aklima da ucretli pr geliyor, bu kadari cok fazla cunku.

İndependent gazetesinde gecenlerde br haber vardi. Pokemon oyunu goruntu ve ses kaydi yapiyor kullanicinin haberi olmadan. Bunu merkeze iletiyor diyordu. Zamaninda angry birds ile de ilgili benzer backdoor hikayeleri vard i. Oyun icinde oyun olabilir yani.

@thewizardofearthsea
Bu kadar gozumuze sokulan, saglam pr stratejisi uygulanan seylerden suphelenirim acikcasi.

Facebook gibi platformlar da boyle yayildi. 2006-2007 yillarinda facebook herkesin kullandigi bir sey degildi, gazetelerde dergilerde o kadar cok haberi cikti ki teker teker herkes "ben de bir uye olayim bari" diyip uye oldu. Hizla yayildi.

son 3 yılda 500 gün mü 600 gün mü ne primin yattıysa eğer işsizlik maaşı alabilirsin.

600 gun kesintisiz calismis olmak gerek issizlik maasi icin

O konuda hemfikiriz tamam. Ama şuan ortada bir iş yeri yok. Bu durumda işkurun istediği işten ayrılma bildirgesini düzenleyecek bir işveren de yok. Bu belge olmadan da olmaz diyorlar, ben bunu napıcam?

işkur böyle bir belge mi istedi? ben işten ayrıldıktan sonra online bi başvuru yapmıştım, yetmişti. ben gidip bu tip bir belge götürmedim.

ütü yapmak. hemen elde edilen o sonuç aşırı rahatlık veriyor.

nedense duş almak, eğer banyo da güzelse(evet banyo seviyorum ben) böyle bi' değişik güzel hissettiriyor.

duş almak su içmek masaj yaptırmak favorim

yok malesef belki iyi bir masaj ama artık ondan da şüpheliyim.

sekis. ardından gelen o 10 dakikalık bayılma hissi iyi.

sakal tıraşı bir de. o kolonyaları süründükten sonra yanma hissiyle beraber gelen his.

duştan sonra bornozla yatış.

Yazin camasir makinesinden islak tisort giyip klimayi 16 dereceye getirip altina girmek

bileklerimi yıkarken sapıkça bir haz duyuyorum ben. elleri yıkıyorum böyle foşur foşur, sonra bileği kavrıyorum voyink voyink çeviriyorum. değişik oluyo.

sexden sonraki o 3 dk

Boyun kütletme.

esnemek(açma-germe olanı). hobilerim arasında sayabilirim. o derece hoşuma gidiyor.

yeni açılmış franziskaner veya üstü kalitede birayı koklamak.

En cok haz verenler:
Karnimi lezzetli bir seyle doyurdugumda. (Karnim iyi doyarsa ilk 30dk kufur etsen kizamam)
Omuzlarima masaj yapildiginda (Bu gercekten kendimden geciriyor)
Karpuz ya da kiraz yerken aldigim haz.
Nefesim daraldiginda Ventolin inhaler siktiktan hemen sonraki an
Midem yanarken Talcid cignedikten hemen sonraki an
Ellerim tozluyken sabunlayip yikamak.


Digerleri:

Tuvaletimi yaptiktan sonra
Herhangi bir seyi zimpara makinesiyle duzlestirmek
Ziplayan topu duvara hizla vurdurup sekik geldiginde tekrar yakalamak
Sacimi fonle sekle sokabilmek. (Her zaman olmuyor ama sekle sokabilirsem iyi haz veriyor)
Jet motoru sesi duydugumda. (Bu benim yaptigim bir sey degil ama)
Iyice terlemisken uzerimdeki terli tisortu cikarmak.
Masanin ya da fayansin uzerine dokulmus cay lekesi gibi bir seyi islak mendille silip temizlemek.
Uzun duz sacli bir kadinin saclarinin arasina karsimis ufak tefek cer-cop gibi bir seyi tellerin arasindan cekip almak.
Elime giren kiymik parcasini, gozume kacan kirpigi cikarmak.
Tufekle hareketsiz bir hedefi tam vurmak

Evde temizlik bittikten hemen sonra balkonda içilen kahve çok mutlu eder.

boyun kütletmeden tuvalete her şey yazılmış.
uzun süre dışarıda dolaştıktan sonra çorapları çıkarıp seri serin havalanması.

bence bunlar arasında aman aman bir fark yok, kendine güvenen biriyse özelde okusun burslu daha fazla şans bulabilir, ingilizcesi de daha iyi olur.

belki ama istanbul ve marmara isim olarak iyi.

yeditepe tam burslu haricinde devlet her zaman tercihimdir. gerçi ben üniversite tercih zamanımda cesaret edip onu da yazamamıştım bursu kaybetme ihtimali olduğu için.

Bölümüne göre değişir, okuyacak insanın karakterine ve yeteneklerine göre değişir.

bu şekilde sorduğun zaman bilgi eksikliğinden iyi cevap verilemez, ama mesela hacettepe kadirhas, tobb, izmir ekonomi ve özyeğinden her alanda daha iyidir. marmara sözel alanlarda bunlardan iyidir, gazi eczacılıkta iyidir. gibi üfürme cevap verilebilir.

çok kaypak bir soru ama ben olsam devlet...

demek istediğim şu yani burda çoğu kişi bilkent ve koçun tam burslu hukuk ve tıp bölümleri hariç hukuk ve tıp gibi bölümlerde devlet diyecektir, belki tıp ve hukuka özel üniversitelerde tam burslu okunsa bile şüpheyle yaklaşılabilir evet her okulun farklı farklı bölümleri öne çıkıyor ama mühendislik iibf fen edebiyat tarzı bölümler için sordum özellikle

yani bu ismi geçen yerlerin hiç biri işveren için "tamam gelsin", "aa bu adamın okulu iyi" gibi farklılık yaratacak ve insanı öne geçirecek yerler değiller. bundan dolayı burslu olarak okunması, belki yabancı dil için daha iyidir, ek olarak özelde daha rahat basit okur, bunun yanında hocalarla daha iyi rahat bir muhabbeti olur.

bu sayede biraz avantaj sağlayabilir.

zaten herşey öğrenciye bağlı. şu devirde bir kaç üniversite bir adım öne geçirir sadeece, onun dışında herkes ciddi bir şeyler yapmak zorunda öğrencilikte.

@kurnaz haklısın zaten devlette odtü,boğaziçi gsü, vakıfta koç sabancı bilkent şeklinde ayırdım. Bu okullardan mezun olsan da iş bitmiyor da, verdiğim örnekteki okullar için saydığım bölümler aşağı yukarı aynı puanlarda hatta benim zamanımda özellerin tam bursluları(tam burs haricinde burs da yoktu hatta üstte saydığım bazı okullar da yoktu) daha yüksek olabilir. Bir öğrenci olsanız bu şartlarda hangisini, tercih ederdiniz gibi sordum.Kişisel cevaplar olabilir tabii mesela ben o kadar puan almışım özelde paralı okuyanla aynı diploma istemem o yüzden devlet diye düşünen de olabilir ya da özeldeki eğitim ve imkanlar daha iyi devlet okulları dökülüyor o yüzden burslu özel diyen de çıkabilir. Bu tarz cevaplar beklemiştim aslında

Tercih yaparken tam olarak bu durumdaydım, vakıfta burslu okumayı tercih ettim.

@hey sen ordaki sakıncası yoksa neden geçtin merak ettim

İİBF için yıldız teknik'ten kadir has'a gelen bir arkadaşım, hiç sevmemiş dediğine göre.
Yazdığın okulları eğitim yönünden birbirinden keskin bir şekilde ayrılmıyor, devlet üniversitelerinde yemek ucuzdur, konaklama ucuzdur, vakıf okullarında yemek pahalı ve etrafındaki öğrencilerin genelinin durumu iyidir, kendi gözlemime göre öyle hani ben zenginim gibi gezen insan yok zaten aşırı zenginler de seyrek sanırım.

En azından kendi okulum kadir has'ta iletişim maille sağlanır ve öğretim üyesi, personel farketmeden tamamı gün içinde veya en geç ertesi gün cevap verir. Okulun en sevdiğim yönü de bu :D
Mesela Marmara Üni'de bir arkadaşım 2 hafta boyunca staj başlama belgelerini imzalatmak için okula gitti ve o belgeleri imzalayacak kişi 2 haftada zar zor okulda bulundu. İnsanlık halidir fakat biliyorum ki benim okulumda böyle bir şey olsa en azından mail'ime dönüş alırım her gün gitmek zorunda kalmam.

Maddi yönden zorlanmayacaksan vakıf seç derim.

@atom karınca cevap için teşekkürler ama kendim için değil ben bitireli yıllar oldu

tabi ki özel daha avantajlıdır ama kadir has ile izmir ekonomi'yi tavsiye etmiyorum.

tobb'u ise ben bilmiyorum.
diğer okullar iyi, içlerinde en iyisi bilgi. hatta bilgi, birkaç tane devlet üniversitesi dışında tüm devlet ünilerinden daha iyi.

eskiden kullanırdım ben o telefonu ama sanırım hala aynı yerdedir. ayarlar kişilerde soyadına göre adına göre sırala olması lazım. bi' oralara bakın istereniz.

ayarlar>mail kişiler takvim>sıralama>isim soyisim

verirsin.

Ancak, öncelikle bi' doktora gidip kan vermen gerekmekte. çünkü kilo alıp vermek sanılanın aksine basit matematik değil. yani günce şu kadar kalori harcıyorum o zaman harcadığımdan daha az kalori alır ve yağ yakmayı başarabilirsem zayıflarım sistemi pratikte çoğu durum için çalışmaz. internetten 2 dk da randevu alıp bi' kan değerlerini ölçtür; hiçbir sıkıntı yoksa -ki çoğu zaman vardır- bu bahsettiğin türevde yemek ve sporla çok rahat kilo verirsin.

the tudors(ingiliz)
mad men
boardwalk empire

mad men +1
vee günümüz suitss

onun dışında ben eskiden gossip girl'ü izliyordum güzel diziydi. dönem sayılır. (bkz: yangın sayılır)

war and peace